"Temizlik imandan gelir" diye büyüdük.. Ne kadar güzel, ne kadar önemli bir laf.. Başka bir milletin dilinde var mı bilmem?..
İnançlıysan, tanrıya inanıyorsan, temiz olacaksın. Onun birinci emri bu.. Büyüdükçe, hele de müftü dedemden Müslümanlığın kurallarını dinledikçe, dinimizin temizliğe gerçekten ne kadar değer verdiğini, temizlikle ilgili ne kadar çok kural koyduğunu da öğrendim.. Şimdi, nüfusunun yüzde 99'unun Müslüman olduğu her fırsatta söylenen bir ülkede yaşıyoruz.. Etrafın "Bal dök yala" olması gerekmez mi?.
Sokakları pırıl pırıl, ter kokmayan, giysileri, eski, yamalı da da olsa tertemiz insanlarla dolu bir ülke.. Öyle miyiz peki?..
Hele de İstanbul öyle mi?..
Bir zamanlar İngiliz Başbakanı Margaret Thatcher "Bu ülkenin vatandaşı olduğum için utanıyorum" demişti, Londra sokaklarının pisliğine işaret için.. Thatcher Türk olsa ve bu İstanbul'da yaşasa ne derdi acaba?..
Pislik kol geziyor.. Umursamazlık da..
Hani o temizlik duygularını kalplerindeki imandan alan insanlar büyük bir pervasızlıkla kirletiyorlar. Bekliyorlar ki, belediye gelsin temizlesin..
Mümkün mü?.
Dünyanın en büyük belediye temizlik gücünü kursanız yetmez.. Herkesin peşine bir çöpçü dikecek haliniz yok ya..
Sabah kapıdan çıkıyorum.. Hani "Eğitim gelecek ve bu sorunlar bitecek" ya.. Cart kâbakağıt.. Bu ülkenin eğitim düzeyi en yüksek sitesinde oturuyorum.. 3 çocuklu bir ailenin ev kirası diye ödediği parayı da, site masrafı diye her ay yatırıyorum.. Karşılığı temiz bir sitede oturmak.. Yönetim müthiş çalışıyor, yukarda Allah var.. Tonla görevli dolaşıyor 24 saat.. 10 metre arayla çöp kutuları.. Dolaşma çıkarılan köpeğin pisliğini toplayacak alet ve edavat dahi asılı direklerde..
Daha ne yapsınlar?..
Ama kapıdan çıkıyorum, daha ilk adımda bir köpek pisliği.. Lök gibi duruyor karşımda.. Midem bulanıyor.. Arabama yürüyorum.. Kaldırımlar, yol kenarı izmarit dolu.. İçip içip, yola, kendi yaşadıkları, çocuklarının koştukları yola atmışlar.. Hemen ordaki kutulara değil..
Hey eğitim, sen nelere kadirsin..
Yolda bir kavşakta duruyoruz.. Önümde bir BMV.. 34 UY 2020.. Ön camı açılıyor.. Bir kol uzanıyor ve izmariti sokağa bırakıyor.. Eee.. Haklı.. Onca para ödeyip aldığı BMV'nin kül tablasını kirletecek değil ya.. Sokaklar ne güne duruyor..
"Hay Allah" derken, gözüm yana takılıyor.. Bu defa da 34 EJ 7836!.. Eylem ayni.. Ön cam açılıyor ve izmarit sokağa..
Gazeteye yaklaşıyoruz. Trafik sıkışık.. Biraz geride duruyorum. İki adım yürümenin kimseye zararı yok.. Öyle sansınlar..
Gazetenin komşusu bir oto galerisi var.. Bakmayın.. Ana caddelerde galeri yasak.. Palavra.. Galerilerin hepsi ana caddelerde ve yayaya ayrılmış kaldırımlarda bu kentte.. Ne vilayet başa çıkabiliyor, ne belediye.. Vatandaş caddenin, trafiğin içinde yürüyor, mecburen, ölüm tehlikesi içinde.. Birden "Şar" diye bir ses.. Galerinin temizlikçi çocuğu eğitimini iyi almış.. İmanında temizlik var. Sabah sabah duran arabaları yıkamış, bir leğen sabunlu suyla.. Ve o sabunlu ve kirli suyu, Barbaros Bulvarının kaldırımlarına boşaltıyor "Şar" diye.. Utanmadan, sıkılmadan ve korkmadan.. Çünkü bu yüzden kendisine ceza gelmeyeceğini biliyor.. Patronundan da azar işitmeyecek. Tersine "Aferin" alacak.. "La havle" deyip, gazeteye yaklaşıyorum.. Sabah'ın önü İstanbul'un en büyük kül tablası.. Müthiş bir oyun icad edip oynayabilirsiniz.. İzmarite basmadan yürüme oyunu.. Kimse kazanamaz ama.. Bina içinde içmek yasaklandı ya.. İstanbul halkına örnek olacak, İstanbul'u temiz tutmanın mücadelesini bu gazete sütunlarında verecek olanların, kendi binalarının önüne bakmak yeterli, bu kentin niye umutsuz olduğunu anlamak için.. Goethe halt etmiş, "Herkes kendi evinin önünü temizlese" diyerek..
"Herkes kendi önünü kirletmese" dese yeterdi.. 19 temmuzda tüm ülkede bina içinde içmek yasak olunca, Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'un, dünyanın en büyük kül tablası olacağını hep birlikte göreceğiz.. ..Ve gazeteye giriyorum.. Bugün Cuma.. Neşeli bir hafta sonu, tatil, cumartesi yazısı yazmak için size, oturuyorum masama..
Buyrun yazdım işte.. Okurken ne kadar neşelendiğinizi tahmin etmem zor değil!..