Efendim, Ergenekon savcısı ile ortak hareket eden bir muhbir köşe yazarı var.. Bütün dalgaları önceden biliyor ve yazıyor hani.. Hani meslekdaşlarını ihbar ediyor durmadan.. En çok ihbar ettiği de ben.. Vefa borcu var ya bana.. Her şeyini bana borçlu ya.. İlle de tutuklatıp borcunu ödeyecek.. Beni öyle çok ihbar etti ki, oturdum bu köşede Savcıya açık mektup yazdım.. "Benim evi de bastırın da adam rahatlasın" diye.. Hâlâ beceremedi, ama umudunu kesmedi. Cumartesi oturmuş yalan yanlış Öncü'ye, Türk medyasının gerçekten Öncü gazetesine saldırmış.. Ben Öncücüyüm ya.. Öncücü olmakla gurur duyarım ya..
"Mesleğe böyle başlamışlar, böyle devam etmişler, yaptıkları iğrençlikleri Atatürkçülük diye pazarlamışlardır. Bu yüzden postal civelekliği yaparlar, onca bombaya silaha, plana, itirafa rağmen, utanmadan, sıkılmadan, pişkinlikle 'Ergenekon yoktur' diye yazarlar.." Savcı bunu okuyacak beni aldıracak. Hesabı o zavallının..
Her zamanki gibi popomla güldüm geçtim okurken.. Nasıl ciddiye alırım ki.. Adamın dönmüş ve kararmış gözü gerçekleri görmüyor.. "Ergenekon yoktur" diyen ben değilim, Türk Mahkemeleri.. "Bu polisin nitelemesidir. Bundan böyle ancak 'Ergenekon olduğu iddia edilen diye yazılabilir" şeklindeki mahkeme kararına rağmen, bir takım şerefsizlerin alçakça iddialarını gerçek kabul edip yargısız infaz yapan seni mi ciddiye alacağım ben.. "Hadi gazla, anca gidersin" dedim içimden ama, ertesi gün ağabeyimin maili geldi.. Yaşayan ve ölen Öncücülerin anısına, o gazetenin yazı işleri müdürü olarak yanıt vermiş.. Bilmeyenlere Öncü'yü anlatmış..
Bana düşen ağabeyime ve hayatta olan olmayan tüm Öncücülere, bu ülkenin efsane gazetesini çıkaranlara saygı.. İşte Ağabeyimin yazısı..
***
Sevgili Hıncal,
Biliyorum sütununda adını bile yazmadığın bir yazar var.
Geçen cumartesi günkü yazısında gene çamur atma misyonunu sürdürmüş, üstelik "1960 darbesinden sonra özel harpçilerden gelen parayla kurulan Öncü gazetesinde çalışmışlar, darbecilerle hemhal olmuşlardır. Mesleğe böyle başlamışlar, böyle devam etmişler, yaptıkları iğrençlikleri de Atatürkçülük diye pazarlamışlardır" diyerek.
O gazetenin "yazı işleri müdürlüğünü yapmış" bir gazeteci olarak, "o gazeteyi çıkaran, o gazetede çalışan, yazan, emeği geçen" bütün gazeteciler adına "bu çamuru lânetlemenin" görevim olduğuna inanarak bu satırları yazıyorum!..
Bunları yazmak, Altan Öymenler, Oktay Ekşiler, Nilüfer Yalçınlar, Semih Balcıoğlular, Ethem Çalışkanlar, Orhan Durular, Oktay Kurtbökeler, Mustafa Ekmekçiler, Örsan Öymenler, Mete Akyollar, Sermet Çağanlar, Doğan Özgüdenler, Kurthan Fişekler, Cüneyt Koryürekler, Mahmut Makallar, Ahmed Arifler, Fakir Baykurtlar ve daha niceleri adına görevim.
Adını sütununa koymadığın "o yazar", Öncü Gazetesi için ortaya attığı bu iddiayı ispatlayamazsa, "izandan da, insaftan da, vicdandan da yoksun bir kişi" sıfatını hak etmez mi?..
O gazetede "çalışanlarla yapılan sözleşme", daha sonra çıkarılan "Fikir İşçileri Kanunu" diye nitelenen "Basında çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki ilişkileri düzenleyen 212 sayılı yasanın" temeli olmuştur!..
O gazetede Milli Birlik Komitesi'nden, "üniversiteden atılan akademisyenlerle ilgili" manşetlerimize karşılık gelen açıklama, "haber olarak değil", iç sayfalarda "okuyucu mektupları sütununda yayınlanmıştır!.."
(Hıncal'ın notu.. Gazete yayın kurulu olarak tasvip etmediğimiz bir görüşü savunan bir baş yazıyı da, Yazı Müdürü ağabeyim "Okur Mektubu" diye yayınladı, ikinci sayfada.. Yazan, babamızdı.. Fuat Uluç!..)
O gazete, "212 sayılı yasanın çıkışı üzerine boykot yaparak 3 gün gazetelerini çıkarmayan" Babıâli patronlarına karşı ülkenin "Bu boykota karşı çıkan ve gazetecilerin sosyal haklarını savunan" bütün gazetecilerinin, yazarlarının buluştuğu, yazı yazdığı, karikatürler yaptığı bir "gazeteci hakları manifestosu" olarak yayınlanan gazetedir!..
Cezayir'in bağımsızlık savaşını, "Oraya rahmetli Oktay Kurtböke'yi göndererek", üstelik rahmetli Ahmed Arif'in şiirleriyle süsleyerek tefrika eden gazetedir!..
Castro'nun, Domuzlar Körfezi Çıkarması'ndan sonra, ABD'lileri püskürtmesini, "Denize döküldüler" manşetleriyle veren gazetedir!..
"Türk basınında gerçek bir öncü olan böyle bir gazetenin kurulmasında katkısı olan, çalışan, yazan, emeği geçen her gazeteci gibi", ben de "Öncü ile iftihar ediyorum", etmeye de devam edeceğim!..
Üstelik bilmiyor ve araştırmıyor ki, "bizler", Demokrat Parti'nin "Tahkikat Komisyonları kurduğu, sıkı yönetimler ilân ettiği, üniversiteler kurşunlattığı, sadece gazetelerini değil, basan matbaalarını da kapattırdığı gazeteciler için Ankara Cezaevi'nde "Hilton Koğuşu" açtığı bir dönemde, "muhalefetin bayraktarlığı yapan gazetelerin başında gelen" ve "muhalefetteki" Hürriyet Partisi'nin "yarı resmi organı olan" Yeni Gün'de gazeteciliğe başladık ve "ihtilalden sonra, Öncü Gazetesi çıkana kadar" da, o gazetede idik, hem de "sorumlu" görevler alarak!..
İnsan, bıraktım "gazeteci" olmayı, "sadece" insan olsa, "araştırmadan, soruşturmadan" böylesine çamurları nasıl atar, anlayamıyorum!..
Bilmem ki, "Öncü Gazetesi'ne emek vermiş" onca gazeteciyi anlayabiliyorlar mı ve aramızdan ayrılan onca Öncü mensubunun kemikleri sızlamıyor mu?..