"Aleve aydınlığı için teşekkür et. Ama tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutanı da unutma!."
Rabindranath Tagore
Bugün Yaşamdan Dakikalar'da dinleyeceksiniz.. Dr. Azmi Hamzaoğlu'nu anlattım..
"Dünyada herkes iyi doktor olabilir.. İyi bir burs yakalarsınız, ya da babanız zengindir.. Gider Yale'de okur, dünyanın en iyi hastanesinde ihtisas yaparsınız biter gider.."
Ama "İnsan" olmanın, hele böyle insan olmanın okulu yok..
Canımı fena halde yakan ağrılara, hastanelerde çektiklerime bir tek şey için teşekkür etsem yeter..
Azmi Hamzaoğlu adlı insanı tanımam o sayede oldu çünkü..
Hayat boyu unutmayacağım bir insan, hayat boyu beni mutlu edecek bir dostu bu kadar yakından başka nasıl tanırdım ki..
Çünkü Dr. Hamzaoğlu'nun hastane dışında hayatı yok. Ona başka yerde rastlama şansınız nerdeyse sıfır..
Sabah 6.5'ta hastaneye geliyor. Ekibi ile kahvaltıyı orda edip, günü planlıyorlar.
Gece saat ondan evvel hastaneden çıktığı yok..
Bu cumartesi, Pazar da böyle.. Fırsat bulursa, bazı pazarlar 2 saat tenis oynuyor. Sonra gene hastane.. Bütün hayatı bu..
O zaman insan niye çalışır, niye para kazanır ki?. Bu soruyu günlerce sordum kendime ve sonunda çözdüm.
Bu "İnsan" için mutluluk, bu "İnsan" için keyif, bir başka insanın yaşam düzeyine katkıda bulunduğunu görmek..
Gece saat onda odama girip beni sabahtan daha iyi görmüş olmanın ona verdiği keyif, bir Zubin Mehta konserinin bana verdiğinden fazla..
Onun için mutluluk, bir insanı biraz daha mutlu etmek..
Var mı böyle bir şey..
Bir akşam üzeri konuşuyoruz.. "Bu gece çıkacağım" dedi.. Şaşkın baktım.. "Bizim ekibin yeni yılını hala kutlamadım, yemeğe çıkaracağım onları.. Yarın sabah beşte de ameliyatım var.."
"Hocam beşte de ameliyat mı olur?. Zaten geç yatacaksın.. Günler torbaya mı girdi" dedim..
Saat 8'de poliklinik randevuları varmış. "Hastalarımı bekletemem ve erteleyemem. Bu ameliyat da acil. O yüzden beşe aldım.."
O gece pek uyku tutmadı beni.. Sabah sormuş öğrenmiş.. Koştu odama geldi..
"Dün gece kaç saat uyudun?.."
"Dört, beş hocam.."
"Olmaz, iyi uyuman gerek.."
Patladım "Dinime küfreden Müslüman olsa" diye.. "Sen kaç saat uyudun hocam?. Gece çocukları yemeğe çıkarıp, saat beşte ameliyathanede olarak?.."
O gece onda yanıma geldi.. Sohbete başlamadan evini aradı..
"Nihal.. Şimdi Hıncal'la beraberim. Çok iyi.. Eve geliyorum, seni alayım, yemeğe çıkalım" dedi.. Karşıdan gelen cevabı duymadım.. Telefonu kapadı..
Merak ettim, gece saat onda karısını arayıp alay eder gibi "Yemeğe çıkalım" diyen kocaya verilen cevabı..
Benim bildiğim fena halde fırça yer. "Git nerde yersen ye" ya da "Eve gel zıkkımlan, zıbar" azarı işitir, kocanın böylesi..
Nihal Hanım "Ben yemek yedim Azmi" demiş.. "Ama sana memnuniyetle eşlik ederim. Hazırlanıyorum, gel beni al.."
Var mı böyle bir kadın dünyada, hepinize soruyorum sevgili okurlar.. Zaten Allah'ın günü bir iki dakika ya görüyor, ya görmüyorsunuz.. Sonra gecenin onunda seni arayıp "Yemeğe çıkalım" diyorsa eşiniz ne yaparsınız söyleyin bana..
"Hocam ne kadar talihli olduğunu biliyor musun" dedim..
"Dahası var Hıncal" dedi.. " İki çocuğum var. İkisi de pırlanta ve ikisi de halen Amerika'da başarıyla okuyorlar. Onlara ayıracak vaktim de yoktu.. İkisini de Nihal yetiştirdi, tek başına ki ben kafamda başka soru, sorun olmadan kendimi hastalarıma verebileyim.."
Hayatımda ilk defa görmediğim bir kadına âşık olduğumu hissettim o an.. Bunu hocama o gece söyleyemedim.
Burada şimdi herkesin önünde itiraf ediyorum!..