Havaalanına girer gibi bir sıkı elektronik muayeneden sonra Ağlama Duvarı'nın olduğu meydana girdik.. İsrailliler Batı Duvarı diyorlar buna.. Kudüs'ü çeviren surların batısı olduğu için.. İnançlarına göre de bu duvar, Hazreti Süleyman'ın Yahudiliğin simgesi mabedinin ayakta kalan tek kalıntısı.. En büyük idealleri de, bu kutsal mabedi orijinal mimarisiyle yeniden inşa etmek..
Duvara "Ağlama" adını takanlar Hıristiyanlarmış..
1967'de 6 Gün Savaşları sonunda İsrailliler Kudüs'ü ele geçirdiklerinde bu duvarın önüne gelen askerlerin birbirlerine sarılmış ağlayan resimleri "Ağlama Duvarı"na simge olmuş..
Aslında tam bir inanç duvarı Yahudiler için.. Gördüğümüz manzara da o.. Duvarın dibi nasıl kalabalık.. Kafalarını sallayarak, hatta duvara vurarak dua edenler.. Koro halinde dua okuyanlar..
Duvar bir niyet yeri olmuş.. Taşlar arasındaki aralıklar katlanmış kâğıtlarla dolu.. Herkes niyetini yazıp buraya sokuşturuyor..
Bir de ayakta niyetçiler var. Siyah elbiseli, beyaz gömlekli uzun saçlı ve sakallı adamlar.. Yahudi din adamı tipli.. Ellerinde kırmızı bir yün parçası..
Onu bileğinize bağlarlarken siz niyet tutuyorsunuz.. Düğüm atarken dua ediyor. İnanç o ki, o ip bilezik kendiliğinden çürüyüp düşene kadar niyetiniz oluyor.. Düğümü atarken bir de dua ediyor sizin için.. Çok özel.. Bunun için şecerenizi soruyor.. Falandan olma, filandan doğma, filanca için dua edecek ya.. Sonra da sizden bağış, bahşiş istiyor birkaç kuruş..
Tam da nur yüzlü dedikleri bir yaşlı adam, beyaz saçlı ve beyaz sakallı yanıma yaklaştı.. Elinde kırmızı iplik.. Bileğimi uzattım..
"Adın?.."
"Hıncal.."
"Baba adın.."
"Fuat.."
"Ana adın.."
"Suat.."
"Karının adı?.."
"Yok.. Bekârım.."
Adamın cevabı yere düşürüyordu beni..
"Ben de çok var... İster misin?.. Hatta cherry, istersen.."
Cherry, kiraz ya, argoda bakire anlamına..
Dünyanın en eski mesleği, dünyanın en eski duvarının önünde bile icra ediliyor.. Yani 40 yıl düşünse aklına gelir mi insanın..
Nebil'le Haşo'ya anlattım başıma geleni.. Nebil, "İsteseydin ağbi" dedi.. "Ne müthiş bir gazetecilik fırsatını kaçırmışsın.."
"Şoke oldum, beynim durdu" dedim.. "Ağzımı açamadan kaçtım adamın yanından.. Ne gazeteciliği.."
Sonra birden aklıma geldi.. Sanki ilahi tesadüf!..
Yola çıkmadan önce "Abbas" yazmıştım ya sizlere..
"Abbas, siz bu satırları okurken, ağlıyor olacak. Kudüs'te Ağlama Duvarı'nın önünde.." diye..
Havaalanı yolunda şeytan dürttü sanki.. Yasemin'i aradım.. "Bana Abbas yazısını oku" diye.. İçimde bir his var. Yanlışlık yapmışım gibi..
Okudu Yasemin..
"Siz bu satırları okurken ben utanıyor olacağım.. Kudüs'te Utanç Duvarı'nın dibinde.."
Aynen öyle yazmışım.. "Aman değiştir. Ne Utancı.. Orası Ağlama Duvarı" diye.. İki gün sonra o duvarın önünde hem de nasıl utanacağımı bilir gibi "Utanç Duvarı" yazdırmış bir gizli güç bana..
Belki de bu başlangıçtır, bilemem.. Üç dinin en kutsal yerlerinin birleştiği Kudüs gün boyu bana hiç ilahi bir his vermedi.. Gittiğim en ücra kentlerdeki kiliselerde dolaşırken bile, kendimi Tanrı'nın evinde, Tanrı'ya yakın hisseden ben, Kudüs'te aptal bir turist gibi dolandım durdum.. Hazreti İsa'nın çarmıha gerildiği haçını sırtında taşıyarak tırmandığı yol da zerre duygulandırmadı beni.. İçine girdiğim Yahudi, Hıristiyan tapınakları da..
Mescid-i Aksa'ya gitmedim. Pasaportla Müslüman olduğunu kanıtlamam gerekiyormuş, avluya girmek için. Ben pasaportu otelde bırakmıştım.. Orada yaşayan Türkler "İyi ki gitmedin. İçin parçalanırdı" dediler. Oranın hali de perişanmış.. Bahçede top koşturan veletler.. Duvar diplerinde bebeklerinin altını değiştiren kadınlar ve saire ve saire..
Hazreti Muhammet'in Mirac'a çıktığı yer, Kudüs..
Hazreti Süleyman'ın tapınağını kurduğu yer, Kudüs..
Hazreti İsa'nın çarmıha gerildiği ve gömüldüğü yer, Kudüs..
Tanrısal dinlerin üçünün de kutsal yeri, paylaşılmaz Kudüs..
Asur, Babil, Pers, Roma, Bizans, Osmanlı, Arap ve Yahudi uygarlıklarını binlerce yıl içinde yaşamış Kudüs..
Ve hayal kırıklığı içinde ben!..
Devam edeceğiz tabii..