"Konserine başlarken 'İki şey ölümsüz ve sınır tanımaz' demişti.. 'Aşk ve müzik..'
Türkiye ile Yunanistan arasındaki son sorun kırıntılarının da müzikle çözüleceğine inanıyordu.
Gece sarmaş dolaş vedalaşırken bana 'Ülkelerimiz arasındaki sanatçı değişimi, sınırların kalkması için çok önemli.. Ne olur bir fikriniz, öneriniz, düşünceniz, fırsatınız olursa beni arayın.. Karşılıklı müzik ziyaretlerini sıklaştıralım' dedi..
Bu delikanlı gerçek dost.. TürkYunan dostluğuna gerçek inanmış.."
Mario Frangulis'i böyle yazmıştım geçen yaz.. Aspendos'ta harika bir konser vermişti.. Yanında bir Türk sopranosu Feryal Türkoğlu ile.. Sonra da Mustafa Erdoğan'ın o emsalsiz Kanyon'da kurduğu çilingir sofrasında, gece yarısından sabahın ilk saatlerine kadar sohbet etmiştik..
Geçen gece, bu yazın en güzel konserini izledim, Kuruçeşme Arena'da..
Gene Mario Frangulis.. Bu defa da dünya şirini sopranomuz Meyra ile harika düetler de yaparak..
Yunanistan'ın dünya çapındaki müzik elçisi.. Bocelli'nin İtalya için yaptığını o Yunanistan adına katlıyor..
Türkiye'den Amerika Birleşik Devletleri'ne uçtu.. Ordan Avrupa turnesi.. Bir yaz gitmediği ülke yok nerdeyse..
Bizim elçimiz, bizim Frangulis, bizim Boçellimiz Ferhat Göçer, bizim sahillerde bizi eğlendirirken..
Niye?.
Çünkü Ferhat büyük düşünmüyor.. Çünkü Ferhat'ın arkasında, müziğin büyük gücünün farkında olan devlet politikası, devlet sponsorluğu yok..
Mario, Someties I Dream plağının ayni adı taşıyan şarkısında pop ile klasiği birleştirmiş, yeni şarkının içine bir Puccini, Tosca yerleştirmişti.. E lucevan le Stelle..
Bu defa, Vinçero, Perdoro klasiğini, popun içinde yorumlarken, gene anlattı..
"Müzikte müthiş bir güç var.. Ayrı dünyaları birleştirir.. Bunlar sadece coğrafya dünyaları değil.. Zamanın ayırdıkları da vardır.. Kuşaklar.. Eski kuşaklar aşkı tutku olarak yaşadı.. Uzun çok uzun yaşadı. Fedakârlıklar, bekleyişlerle yaşadı. Klasik müzik o aşkların yaşandığı dönemdeydi. Bugünün gençliği internet, televizyon kuşağı.. Hızlı.. Her şey hızlı olup bitiyor, fast food kuşağında.. 'Hadi bu gece bir şeyler yapalım..' Tamam.. Anında olup bitiyor.. Ben yaş olarak bu kuşaktayım, ama kafam eski.. Bu yüzden, klasik kuşakla, pop kuşağını müzikte birleştirmeyi düşündüm.."
Müthiş güzel bir şarkıydı, ama ben dinlerken Mario'nun dediklerini düşündüm uzun uzun..
Klasik aşkları ve pop aşklarını.. Ne hoş, ne doğru bir ayrım..
Evvelden Aşka düşerdik.. Falling in Love diye geçerdi şarkılarda da..
Şimdi Aşk yapıyoruz.. Making love..
Hangisi doğru?.. Hangisi güzel?..
İnanın bilemiyorum..
Ben romantik aşkı en güzel yaşayanlardanım.. Aş ka düştüm hep.. Aşk yapmak aklımdan geçmedi.. Çok yapardım, imkânım vardı, hissettim ama, yapmadım. Neler kaybettiğimi bilemem..
Ama iyi, çok iyi yaşadığımı biliyorum, düştüğüm aşklarımla..
Bu yüzden Vincero, perdoro'yu sevdim ben.. Öyle de yaşadım zaten..
.........
Çocukken kurduğum düşlerimde
Hayatımı bir kral olarak yaşadım
Günler güneş ışıklarıyla dolu
Ve hiçbir zaman hiçbir acı yok.
Kazanacağım, kaybedeceğim (Vincero, perdero)
Kendi yolumu tek başıma çizmek zorundayım.
Kazanacağım, kaybedeceğim,
Kendi yolumu yaratacağım Hayat oyununu tek başıma oynayacağım
.........
Keyif almak için çok küçük anlarım oldu,
Sıkıntılar için ise sonsuz,
Gün ışığıyla dolu günler yaşamadım,
Acının ne olduğunu biliyorum...
Kazanacağım, kaybedeceğim,
Hayatı yaşayacağım
Tek başıma nasıl devam edilir, öğreneceğim
Kazanacağım, kaybedeceğim,
Şimdi yolumu biliyorum,
Ama hayat oyununu
Tek başıma oynamak zorundayım.
.........
gün ışığıyla dolu günler yaşamadım,
acının ne olduğunu biliyorum...
.........
Kazanacağım, kaybedeceğim,
Hayatı yaşayacağım...