"Dünyanın en kuvvetli adamı olduğunu kanıtladığı an, Mathias Steiner'in kaldırdığı en ağır şey, aslında birkaç gramdı" dedi, gazeteci John Brunch, yarışı naklederken.. Ve öyle haklıydı ki.. Ekran önünde nefesimiz kesilerek izledik, Halter Süper Ağırdaki bu seyre doyulmaz yarışmayı ve Steiner'in, ancak filmlerde olabilecek, ama beyaz perdede izlerken bile inanılması zor zaferini.. Hele bir de yarışmanın arkasındaki dramı bilince..
Steiner Avusturya'nın önde gelen haltercilerindendi ve 2004 Atina'da ülkesini temsil etmişti. 2005 Dünya Şampiyonası'nda sıfır çekince federasyonu onu aforoz etti. Steiner de ülkesini terk edip Almanya'ya yerleşti ve Alman vatandaşlığı için başvurdu. İşlem yıllar aldığı için 3 yıl boyunca dünya halter sahnesinde görünmedi, yarışmadı. Hayatındaki asıl değişiklik ise, çılgınca âşık olup evlenmesiydi..
Sevgili karısı geçen haziran ayında feci bir trafik kazasında hayatını kaybetti.. Ardından Alman vatandaşlığına kabul haberi geldi. Steiner, acısını spora gömmeğe kararlıydı. Haltere döndü. Alman Olimpiyat takımına girdi ve Pekin'e geldi..
Süper ağırda podyuma çıktığında, karısının anısına almayı çok istediği madalya ile arasında iki kişi vardı..
Letonya parlamento üyesi ve yarışmanın favorisi ve bu yıl Avrupa Şampiyonası'nda onu bir kilo farkla geçen Viktors Scerbatis ve o gün harika bir yarış çıkaran Rus Evgeny Chigishev..
Scerbatis milletvekili olduktan sonra Hamza Eroğlu gibi sporu terk etmemiş, ülkesine tarihinin ikinci olimpiyat altınını kazandırmak için Pekin'e gelmişti.
Mathias Steiner, koparmada 203 kilo kaldırıp, Rus'un tam yedi kilo gerisinde kaldı. Letonyalıyla başa baş durumdaydı..
Silkmeye geldiğinde 246'yla başladı yarışmaya ve kaldıramadı ilk defasında.. 246 onun hayatında kaldırdığı en büyük ağırlıktı o ana kadar ve yeni Alman Olimpiyatta yarışa en iyi derecesiyle başlıyordu. Çünkü kazanmalıydı ve kazanmanın başka yolu da yoktu.
İkinci denemesinde başardı. Başardı ama, artık bir deneme hakkı kalmıştı.. Tek bir hak daha..
O hakkı kullanmadı.. Ta ki, Letonyalı ve Rus tüm haklarını bitirene kadar. O son hakkını kullandığında, altından emin olmanın başka yolu çünkü.. Letonyalı erken bitti ama, Rus 250 kilo kaldırdı. Steiner'e şimdi 8 kilo fark lazımdı. Koparmada 7 kilo geride kalmıştı ve eşitlik halinde hafif Rus birinci olacaktı.
Steiner, herkes yarışını tamamladıktan sonra "258" dedi.. Hayat boyu kaldırdığı en büyük ağırlığın üzerine 12 kilo daha koyup.. Ve tek deneme hakkı kalmışken.. Ya altını alacaktı.. Ya da.. Önemli değil..
Halterin altına girerken yüzüne baktım.. "Kaldıracak" dedim.. O yüz ifadesi, o irade, o inanç ve o istek öyle okunuyordu ki, hatlarından..
"Kaldıracak!.."
..Ve kaldırdı..
Hayatının en büyük derecesinden 12 kilo fazlayı kaldırıp Süper Ağırda şampiyon oldu.. Dünyanın en güçlü adamı oldu..
Zaferini kutlamak için havaya kaldırdığı iki elinden sağdakinde altın madalyası ve kendisine kürsüde verilen çiçek demeti, solunda ise, birkaç santimlik bir resim vardı.. Karısının, sevgilisinin, aşkının resmi..
"Öyle duygusallık yüklüydü ki, benim için bu gece.. Karım için altına ulaşmalıydım. Bu çok büyük bir motivasyon oldu benim için.." dedi.. "Bu yarışı onun için kazandım!.."
***
Olimpiyatları TRT'den izleyenler bu müthiş heyecandan, güzellikten ve efsaneden haberdar bile olmadılar. Çünkü TRT kafası ikinci sınıf futbolculardan oluştuğu için Olimpiyatlarda esamisi bile okunmayan futbola takılmıştı ve bir futbol maçını banttan yayınlıyordu o sırada..
Yayınlarda TRT felaketi tüm hızıyla sürüyor.. Ne yayın seçebiliyor, ne doğru dürüst özel program, yapabiliyor, ne habercilik.. Seçtikleri yayınları doğru dürüst anlatmak ve yorumlamaktan da acizler.
Örnek.. Voleybol yarı finalinde o sırada oynanan Amerika-İtalya müthiş maçının canlı yayını yerine, daha önce oynanmış ve 3-0 bitmiş, tatsız tuzsuz KübaSırbistan maçını banttan yayınını tercih ediyorlar. Maçın iyisini canlı vermek dururken, kötüsünün bandını takmak, ancak TRT spor servisi gibi, sporun ve olimpizmin yanından geçmemişlerde olur.
Bir yanda, seyrine doyulmaz, sporların en başta geleni, estetiğin ve güzelliğin sporu yücelttiği jimnastiğin alet finalleri dururken, onlar Ömer Üründül yorumu ile alakasız Yunan-Çin basket maçını veriyorlar.
Orada 50 bilmem kaç kişiler. Burada daha da fazla.. Tüm yarışmaların yayınları ellerinde.. Birisi orada, birisi burada etrafında ekranlar otursa, yayınlanmayan bir spor dalındaki önemli gelişmeleri ekranda kutu açarak, en azından alt yazıyla anında verebilir. Ama umurlarında değil..
Çin'in, bir milyar 300 milyon Çinli'nin taptığı adam, merak ve heyecanla beklenen 110 engellinin büyük favorisi Liu, sabah 9 da, seçmelerde yarışı terk ediyor. Eurosport'ta izliyoruz.. TRT izleyicisinin haberi beş saat sonra oluyor. Çünkü TRT ekibinde bu büyük haberin ve öneminin farkında olan tek adam yok. Onunla birlikte favorilerden Amerikalı Tremmel de eleniyor üstelik.
Niye haberleri yok.. Çünkü piknikteler..
Çünkü 40 yıldır Olimpiyat ve Dünya Şampiyonası anlattığı halde 40 santim mesafe alamayan yeteneksiz atletizm uzmanlarının(!) dünyadan haberi yok. Her zamanki gibi devlet kesesinden tatile gitmiş..
Yahu bunca şampiyona, bunca Olimpiyat, insan en alt düzeyden zekâ seviyesinde olsa tekrarla bir şey öğrenir. Bu hâlâ 40 yıllık adamların adlarını doğru söylemeyi beceremiyor. Çünkü öğrenme özürlü..
Hâlâ 200 ve 400 metre gibi virajlı koşularda kulvar farkının yarışa nasıl yansıyacağını süzemiyor, kimin önde olduğunu anlayamıyor. Birisi ona öğretmiş güya.. "Hiç değilse 400 engellide, engel geçmelere bak. İlk geçen öndedir" diye.. Ve kendi anlattığı 2000 Oyunlarının altın madalyalısı, dev fiziği ile hemen ayrılan, favori Angelo Taylor 400 engelli finalinde baştan beri önde, o durmadan başkalarını yarıştırıyor ve Taylor'u ancak yarışı kazandığı an, hiç yüzü kızarmadan, utanmadan fark ediyor ve, herkesin ama herkesin adını ısrarla İngilizce okurken, Taylor'u 8 yıl sonra hâlâ Türkçe okumakta ısrar ediyor. "Teylır" demeyi öğrenemediği için.. Nejat Kök onu benim yanımda bin defa uyardığı halde, Sırpçada sondaki J harfinin sessiz J değil, sesli İ olduğunu öğrenemediği, hâlâ "j" diye okuduğu gibi..
Hâlâ yarışın bütününe bakmayı bilmiyor. En önde gidenleri anlatırken arkadan harika atakla fırlayan ve yarışı kazananı ancak ipi göğüslerken görüp şaşkınlıklar içinde kalıyor. Anlattığı her yarışta hata, her yarışta fiyasko var. Ama işte TRT bu.. 10 binde Türk atleti var.. Nerde olduğunu beş dakika sonra fark ediyor, lütfen..
Ama bunlara şükür. Sergei Bubka'ya ısrarla "Yüksek atlamacı" diyen TRT Pekincisi bile var. Cehalet diz boyu..
Bir daha söylüyorum..
TRT'nin yeni genel müdürü İbrahim Şahin bu rezil, bu utanç yayınları için soruşturma açtırmazsa, bu koltuğa oturmaya layık değildir.