İstanbul'a çektirilen iki günlük işkencenin ardından kıyamet kopunca Cumhurbaşkanı özür diledi..
Ama "Benim" Cumhurbaşkanım değil.. İran'ın ki..
Düşünebiliyor musunuz?..
Dünyanın en geri kalmış ülkelerinde bile artık rastlanmaz bir saltanat gösterisini İran'ın din kardeşi Cumhurbaşkanına yapmak için İstanbul'un E-5 Otobanı ve tüm ana arterleri kesilmiş ve bu önlemlerden halkı haberdar etme gereği kimsenin aklına gelmediği için yüzbinlerce İstanbullu saatlerce yollarda arabalar içinde hapis kalmıştı..
Kıyamet öyle büyük oldu ki, durumu konuk Cumhurbaşkanı bile fark etti ve İstanbul halkından "Ben sebep oldum" diye özür dileme gereği duydu.. Onunla da kalmadı..
"Abdullah Gül, Tahran'a gelseydi, ben yolları kestirmezdim" dedi..
O kadar emin olmasın.. Yolları kestirmeyeceğinden değil.. Belki de Abdullah Gül Tahran'a gitmek istemez "Ben Humeyni'nin mezarını ziyaret etmek, çelenk koymak, defter yazmak isterim. Beni Kum kentinde ağırlayın" diyebilir de, karşılık olarak..
Bakar mısınız?..
İran Cumhurbaşkanı özür diliyor İstanbul halkından.. Bu arada bizimkini de fena halde haşlıyor, yapılanın yanlış olduğunun, İran'da bile böyle bir şeye rastlanmayacağının altını çiziyor.
Benim Cumhurbaşkanımdan tık yok..
İran Cumhurbaşkanı'nın saygı duyduğu, adam saydığı Türk halkı umurunda değil, o halkın oylarıyla o makama gelmiş, Cumhurun başkanının..
Umurunda değil. Aldırmıyor.. Çünkü İstanbul halkı onun kulu.. Çeksinler ne olacak?..
Hürriyet'te Latif Demirci nasıl acı, hem de çok acı çizmiş, bu gerçeğin altını, Pazar günü..
"Dün Ahmedicenap trafiğinde herhalde ömrümden beş yıl geçmiştir. Köpek yaşına vursanız tam otuzbeş (5x7) yıl. 35"
"Bizi köpek yerine koydular" lafı ancak bu kadar zarif söylenirdi, ama anlayan var mı, Latif?..
Cumhuriyet'te İlhan Selçuk soruyor..
" İran Cumhurbaşkanı demiş ki 'Ben Tahran'da yolların kapanmasına izin vermezdim. Türk halkından özür diliyorum' Bizimkilere hakaret değil mi bu?."
Sen ne soruyorsun İlhan Ağabey?..
Huuu!.. Yağmur yağıyor baksana..