Pazar sabahı Şile'ye gittik.. Bir daha gider miyim?.. Zor!..
Yıllar yıllar önce, döne dolana, daracık bir dağ yolundan nerdeyse 3 saatte giderdik Şile'ye.. O zaman cennet bir sahil köyüydü.. Asmalar, sarmaşıklar içinde belli belirsiz ahşap, bilemedin iki katlı köy evleriyle..
Şimdi dünyanın en çirkin mimarisi beton yığınları.. "Mimari" lafın gelişi.. Yığmışlar taşı, yıkmışlar betonu, olmuş apartman.. Hangi mimar?..
Kimse dememiş "Yahu burada apartmanın ne işi var?.."
Yıllar önce St. Tropez'ye gitmiştim. Fransız Rivierası'nın en ünlü tatil köyü.. Ama köy.. Nice'ten oraya yol, ayni bizim eski Şile yolu gibi.. 3 saatte gittik..
"Yakışıyor mu" demiştim, birlikte yemek yediğimiz belediye başkanına..
"Yol yaparsak ipini koparan gelir, sırtında uyku tulumuyla bitli turistler dahil.. Bu zor yol, kaliteyi ve kimliğimizi korumanın yolu" demişti..
Şile'yi betonlaşmaya teşvik eden de yeni yol olmuş.. Gidiş geliş kolaylaşdıkça talep atmış, fiyatlar artmış.. Gelsin beton yığınları..
Şimdi daha da genişliyor yol.. Baştan sona Şile otobanı olacak.. O zaman seyreyleyin Şile'yi, bu düzensiz, bu kontrolsüz yapılaşmasıyla..
Yol şimdi felaket.. Yer yer daralıyor, iki şeride iniyor, gidiş geliş.. Oralar Boğaz Köprüsü efekti.. Huni.. Kuyruklar kilometrelerce uzuyor. 5 dakikalık yolu yarım saatte gidiyorsun..
Tabii kuyruk olunca, uyanıklar da oluyor. Kuyruktaki uygar vatandaşları eşek yerine koyup sollayanlar, karşıdan araba gelince de, sağındakinin üzerine direksiyon kırıp zorbalıkla yol isteyenler.. Kaza, en azından kavga çıkması o kadar kolay ki.. Ama sabah 1.5 saat gittik, akşam 2 saat döndük, yolda bir trafik polisi ya da jandarma görmedik.. Yolu öyle kendi haline bırakmışlar, Pazar günü üstelik..
Dağ başında bir ışıklı kavşak var, Allah sizi inandırsın. Bir tıkanma sebebi de o.. Ömerli-Beykoz yoluyla, Şile-İstanbul yolu kesişiyor diye oraya ışık koymuşlar iyi mi.. Her yöne ayrı yol verdikleri için, durduk yerde bekliyor Şileİstanbul trafiği.. Al sana yüzlerce metre kuyruk.. Yahu hadi alt üst geçit yapamıyorsun, gerek de yok zaten.. Dünya işi çözmüş.. Round about, yani göbek.. Dönsün gitsin millet bekleyip kuyruk olacağına..
Ama aldıran yok.. Ama vatandaşın eziyetinin sahibi yok bu ülkede..
Devlet aldırmazsa, vatandaş aldırır mı?.. Tatil yolu ayni zamanda çöplük.. Pet şişeler, kola kutuları, plastik bardaklar dolu.. İstanbul'da bunları toplayıp eve ekmek götürenler Şile yoluna çıksın, kısa zamanda apartman diker, öylesi..
İşte önümüzde hayli de lüks 34 TS 8760.. İçinde aile.. Arabanın mevcut bütün camları açıldı, hepsinden bir çöp atıldı dışarı.. "Yahu gıdım gıdım gidiyoruz, bir gören olur, ayıplar" utanması dahi yok, korkuyu geçin.. Amerika'da Nevada Çölü'nde yapsa bunu, her çöp için 800 dolardan, servet öder bu insanlığı unutmuş aile..
Gidiş geliş eziyet de, değdi mi peki?..
Limandaki kahvaltı bu defa eksiksiz harikaydı.. O değdi.. Bu defa kasabanın içine de girdik, dünyaca ünlü Şile bezleri için.. Yahu böyle bir servetin var, kursana Pazar günü bir Pazar yeri.. Dünya kuruyor.. St. Tropez pazarı için oraya gidenler var, hafta sonunda.. Şile bezleri ortaya saçılsın.. Yeniler.. Eskiler, antikalar.. Bir şenlik, bir panayır, festival olsun..
Birkaç ufak dükkân.. İçerde fabrikasyon ucuz işler.. Bu mu Şile bezi ve sanatı?..
Hayal kırıklığı..
Öcal Ağbim ve Özcan nargile meraklısı.. Fusa dediler.. Latince mağara demekmiş. Tam da sahildeki mağaranın karşısında bir tepeye kurulmuş dünya güzeli bir teras.. Bayıldık, bayıldık.. Ama o kadar.. Az sonra nargileler geldi.. Ağbim dört beş nefes çekti.. "Bunlar odun yahu" dedi.. Açtık tömbekileri.. İçleri talaş dolu.. Bu nasıl iştir?.. Arkamıza bakmadan kaçtık ordan..
Tatil manzara değil ki.. Tatil hizmet.. En iyi malı, en iyi servisle sunarsan insanlar koşar oraya.. Aldatmaya kalkarsan, bir defa aldatır, sonunda asıl aldananın kendin olduğunu anlarsın ama iş işten geçer.. Haydi Fusa silsin bakalım bu lekeyi?..
Tatil işi, tatilcilik işi zor iş.. Devlet, yerel yönetim ve insanlar, servis veren ve alan insanlar ayni kafada birleşmedikçe bu iş zor, çok zor..
Şile gibi bir cenneti, hızla tüketiyor, daha da hızla, cehenneme çeviriyoruz.
Yazıktır!..