Kim ne derse desin, polisiye Hollywood'un işi.. Hele Clouzotları, Clementları, Gabin, Delon, Belmandolarıyla Fransız sineması da ortadan kaybolduktan sonra..
Şimdi bakın "Amerikan polisinin pislikleri hakkında söylenmeyen ne kaldı" diyenler haklı aslında, ama söylemekten söylemeğe fark var..
Başından sonuna bildik gelen bir öyküyü, hani Deja vu diyorlar ya, "Ben bunu yaşadım, gördüm galiba" öylesi.. Onu bile merakla, ilgiyle izletiyor size Hollywood!..
Şimdi bir Ahlak Zabıtası ekibi olarak, nelere şahit olursunuz nelere, bir düşünün.. Elinize kimler düşmez?..
Belediye Başkanları, valiler, iş adamları, şöhretler, yargıçlar, savcılar.. Hatta sizi soruşturmakla görevli polis müfettişini eşcinsel ilişkiler içinde gösteren resimler dosyanızdaysa..
..Ve de bu bildiklerinizi açığa vurma yerine kendinize saklar ve yararlanmayı düşünürseniz, nasıl bir gücünüz olur düşündünüz mü?..
Sokağın Kralları/ Street Kings bunu düşünmüş işte.. Ortaya da fevkalade başarılı bir polisiye çıkarmış..
İçinde çalıştığı, hatta en önemli adamı olduğu Ahlak Zabıtasının aslında en ahlaksız polislerden kurulu olduğunu yavaş yavaş fark eden Keanu Reeves de pek sağlam ayakkabı değil. Suçluyu yakalayıp adalete teslim etme yerine cezasını kendi vermeyi tercih eden, eline kelepçe vurduğu adamı, gözünün içine baka baka, iki adımdan kurşunlayan bir tip..
Ünal " Bu kadar bebek yüzlü birisinin, bu kadar soğukkanlı adam öldürmesi.." dedi.. Hollywood bu işte.. Bu çelişkiyi filme çekiyor ve inandırıyor..
Forrest Whitaker de çok çok iyi.. Aslında tüm kadro iyi..
Polisiye meraklıları kaçırmasınlar..