NE zamandır gitmemiştim, Beylikdüzü Kilisli'ye.. Sevgili hemşerim Mehmet, bizim Özcan'la ortak Emirgan Kilisli'yi açınca, uzun yollara düşme gereği kalmamıştı da ondan.. Yürümedi Emirgan, harika bir yer olmayı başardığı halde. Mekân sahibi ile bizimkiler anlaşmazlığa düşünce, iş bitti. Şimdi o harika dükkân, önünden geçiyorum, durmadan isim değiştiren, bir türlü tutmayan bir yer olmuş.. Neyse..
Beylikdüzü ilk göz ağrımız. Mehmet Şahiner'in de Amiral gemisi.. Özlemişiz.. Ağbim de İzmir'den gelince gittik. Pırıl pırıl o şirin mekân, bizim dost servis elemanları aynen, yerli yerinde..
Lezzet gene müthiş.. Ekşili yahniler, yoğurtlu ormanlar, kuru patlıcan dolmaları, enfes içli köfteler, benzeri İstanbul'un hiçbir yerinde olmayan lahmacunlar, başta muhammara, meze ve salatalar derken, inanın o leziz etlere yer kalmadı. Kilis deyince aklıma ilk gelen oruk kebaba bile dokunamadım.
Ardından tatlılar tabii.. Ve de finalde kakuleli kahve..
Bittiğinde kendimize gelmek için bir uzun yürüyüş yaptık, dükkânın önündeki caddede.. Sonra da sahil yolundan, biraz yavaş, biraz uzun döndük kente ama iyi oldu, o dünya güzeli sahili bir Pazar günü izlemek.. Ayrı bir yazı konusu olur..
Mehmet beni ille de Bahçeşehir Kilisli'ye davet ediyor ama, ilk göz ağrımdan vaz geçme niyetim yok.. Orası anılarla dolu üstelik.. Kazımlı, Orhanlı anılar..
Onları da andık bol bol, yemek boyu..