Abuzittincim,
Acaba bi gemi de ben mi alsam diyorum. 20-25 yaşındaki delikanlıların koca koca gemileri var, ben 70'ine geldim bi takam bile yok. İnsanın ağrına gidiyor yani.. Büyüklerimizin gazetelerdeki beyanatlarını okuyorum, anladığım kadarıyla, gemi alma işi son derece kolaylaşmış.
Bankaya gidiyormuşsun, gemi için çok çok uygun şartlarla ucuz kredi veren bankalar varmış, "Ben bi gemi almak istiyorum.." diyormuşsun. Onlar da sana "Nasıl bi gemi istiyorsunuz?" diye soruyorlarmış. Sen de nasıl bi gemi istediğini anlatıyormuşsun. "Boyu şu olsun, eni şu olsun, bordası bilmem ne renk olsun ama illa da yabancı bayraklı olsun" diyormuşsun.
Bu "yabancı bayraklı olması" son derece önemliymiş çünkü eğer alacağın geminin bayrağı Türk olursa öyle bi vergi ödemek zorunda kalırmışsın ki feleğin şaşarmış. Ama eğer gemi yabancı bi limana bağlıysa, diyelim Liberya bandıralı, bizim dolmuş şoförlerinin yılda ödediği vergi kadar (500 lira mı nedir) bi şey ödermişsin ki pek bi problem sayılmaz.
Kimse de "Kardeşim bu yabancı bayraklı gemiyle bu sularda nasıl taşımacılık yapıyorsun?" diye takaza edemezmiş. Tıpkı "Bilader biz senin geçmişini de biliriz. Bu gemiyi yüzdürecek parayı nereden, nasıl buldun?" diye soramayacağı gibi.
Tabii bi de geminin boyu meselesi var. Yani 100 metreden pek büyük olmaması lazım. Esasında benim dilim dönmüyor düveyt ton mu ne, gemi için öyle bi yük taşıma birimi kullanılıyor ama kafam almadığından "Sen en iyisi metresini belle.. Geminin boyu 100 metreyi aştı mıydı hem fiyat hem kredi konusunda problemler çıkabilir" dediler.
Zaten bunlara, yani boyu 100 metreyi aşmayanlara "gemicik" denirmiş ki anlamı "halk tipi gemi" demekmiş (halk ekmeği gibi ) ve bizim gibilere en uygunu bunlarmış.
En iyisi, en ekonomik olanı da 95 metre olanlarmış. Bi de "kuru yük" gemisi almak lazımmış. En kârlısıymış. Ama sen adının "kuru yük" olduğuna bakma, malı buldun mu kurusu yaşı hepsini taşırmışsın.
Bu arada kafamı karıştıran bi mesele var, o da şu. Ben bilirsin hayatımda yakından gemi dümeni bile görmemiş adamım. Bizim berber Macit diyor ki "Baba, sen bu dümenlerden anlamazsın. Dümen çevirecem derken kilitlersin dümeni, gemi kayaya çarpar batar.. İlla bi şey alacaksan Bodrum'da yanan orman arazilerinden bi iki dönüm yer kapmaya bak. Yakında oralarda inşaat izni çıktığında satar köşeyi dönersin!"
O da iyi fikir de hani gemi sahibi olmak da bayağı havalı bi durum. Acaba diyorum gemiyi de arsayı da alsam. Sonra gemiyi Bodrum'a götürüp ipini, Bodrum'da deniz kıyısındaki arazinin yanık çamlarından birinin gövdesine dolasam daha da havalı bi durum ortaya çıkmaz mı?
Çıkmasına çıkar da şu seçimler geçsin bakalım. Tut ki bi aksilik bizim parti kazanamadı. Gemiyi sağlam kazığa bağlamak için şunun şurasında bi 24 saat daha sabretmeliyim.
Ne demişler.. "Sabrın sonu selamettir, geminin iyisi 95 metredir."
Münasip yerlerinden öperim, Abuzittincim.
Kardeşin Güneş.