Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İstanbul'un evsafını mümkün mü beyan hiç!..

Ankara / Serpil Gogen

BİR İstanbullu, İstanbul'da böyle bir gün yaşamaz, yaşayamaz ama bir Ankaralı yaşar. Hele İstanbul'da sadece bir buçuk gün kalacaksa..
Güne erkenden Şişhane'de, Bankalar Caddesi'nde başladım. Ankara'dan öyle farklı ki! Atla deve değil, sıradan bir elektrik malzemesi arıyorum. Yok.. Ama herkes seferber.. Diğer mağazalara eleman yolluyorlar, telefon edip soruyorlar, adres veriyorlar. Yarım saat içinde işim halloluyor. Keyif içinde Bankalar Caddesi'nde yürüyorum. Ne şık mağazalar açılmış görmeyeli.. Ne kaliteli aydınlatma sistemleri yapılmış.. Dayanamayıp birine giriyorum. Metal işçiliği yerliymiş. İnanılır gibi değil. Bu kalitede döküm, hele "art nouveau" design'lar..
Kahve saati.. Markiz'de tabii. Eskiden Lebon'da camın kenarında oturup Markiz'i seyrederek kahve içmeye bayılırdım.. O güzelim mekân şimdi "suşi" servisi yapıyor. Ben de Markiz'in güzel dekorunun tadını çıkarıyorum.
Sonra ver elini Beyoğlu.. İstiklal Caddesi'nin yeni haline bayıldım. Yerler döşenmiş.. Kolay yürünüyor. Mağazalar bakımlı.. Hava harika, açık kapılardan insana keyif veren müzik yayınları duyuluyor..
Robinson Crusoe cadde üzerinde en sevdiğim kitabevi.. Bambaşka bir atmosferi var.. Mudo yerli yerinde.. Ama Vakko yok! Vakko Beyoğlu yok! Bir simge bu kadar kolay silinir mi? Ya da niye silinir?
Fransız Kültür Merkezi'nde bir fotoğraf sergisi var. Tamer Hartevioğlu'nun Paris'i.. Enfes.. Gerçekten bir panoramik rüya.. Ama kapıdaki görevli inanılmaz.. İçerideki sergiye rağmen, "nereye" diye önünüzü kesiyor.
Öğle yemeği Marmara Cafe'de.. O da ne? Dekor değişikliğini duymuştum ama bu kadarını düşünmemiştim doğrusu.. İnsana diyetini bozduran, o nostaljik, rengarenk pasta ve şekerleme vitrini yok olmuş.. Artık kapıdan girince görünmüyor. Yerinde simsiyah yüksek arkalıklı, garip koltuklar, tepelerine siyah kumaş gerilmiş garip kolonlar kalmış..
Ne yazık.. Önce Lebon, sonra Vakko ve Marmara Cafe.. Güzelliklere ve geleneğe hiç sadık değiliz. Ama yemek her zamanki gibi nefis..
Sırada Nişantaş var. Taksiden iniyorum. Abdi İpekçi.. İşte bu caddeyi nereyle karşılaştırayım? Paris'le mi, Londra'yla mı, New York'la mı? Ya da Milano olabilir mi? Her yer, herkes, her şey şık.. Lüksün sonu yok.. Kahvelerde oturanlar, yürüyenler, vitrinler renk ve zevk cümbüşü.. Işıl ışıl.. Dünyanın en ünlü butikleri yan yana..
Müşteriler deseniz, en az vitrinler kadar şık! Durup seyretmek keyif.. Kaldırım kahveleri bu iş için biçilmiş kaftan.. Bu arada, Beymen Home'a bayıldım.
Gece harika bir programımız var. Ortaköy'de, Ertekin'de Hıncal Ağabey'imle buluşacağız.. Hava karardı.. Yavaş yavaş gitmeliyim. Cadde pırıl pırıl aydınlanmış. Hiç ayrılmak istemiyorum. Macro'dan elma cipsi ve krem almalıyım. Doğal özlü harika bir çift krem keşfettim, yazın.. "Refer", "Cracked Heel" ve "Tough Spots".. Kuru ve hırpalanmış ciltler, çatlaklar için.. İstanbul'da harika sonuç vermişti. Çok pahalı Avrupalı benzerleri ile ayni kalitede, üstelik, ama dörtte bir fiyatına.. Bakalım daha kuru Ankara'da etkisi ne olacak?
Ertekin'de kahve ve sohbet, bir başka İstanbul klasiği.. Bu şehir büyülü bir yer. Bir dünya şehri.. Nereye gitsem oraya bayılıyorum, kalkmak istemiyorum. İyi ki İstanbul bizim, Türklerin..
19.30 Nişantaş'ta, Niş'te olacağız. Cazın bu kadar güzelini New York'ta zor bulursunuz.. Geçen sene ilk olarak dinlemiş, inanamamıştım. Üstelik bu gece sürpriz, İlham Gencer de var.
Saat neredeyse dokuz.. Emirgan'a, bir başka sürprize gidiyoruz. Aylardır açılacağını duyuyorum.. Nihayet göreceğim. Kilisli Palace.. Emirgan'da, denizin üzerinde Kilis Mutfağı.. Kışın bu kadar güzel, yazın kim bilir nasıl olur! Güney'in en ünlü yemekleri, tüm lezzetiyle, böyle bir dekorda.. Üst kat, alt kat, bahçe, teras.. Ve Boğaz! Tadına doyum yok..
Kapanış, Q Bar'da.. Gece yarısı oldu. Kapıdan girdik. Neredeyse, "İyi ki Çırağan'dan buraya taşınmış" diyeceğim.. Öyle hoş bir yer, o dillere destan otelde, Les Ottomans'da.. Ya müzik? Çok ünlü bir Broadway müzikal yıldızı barın önünden salınarak sahneye doğru yürüyor, hem de çok ünlü müzikallerden parçalar söyleyerek..
B.J. Crosby.. Kulaklarıma inanamıyorum. Böyle bir ses İstanbul'da.. Nasıl güzel bir caz, nasıl güzel bir performans!
Merak edip Google'a girdim, B.J. Crosby diye.. Binlerce sonuç çıktı..
İstanbul bir dünya şehri ve süratle bir kültür başkenti olma yolunda gerçekten.. Yaklaşık 17 saattir "cumbadan rumbaya, rumbadan cumbaya" İstanbul'u geziyorum. Her şey, her tarz, ne istenirse var, öyle bir yer! Üstelik, ne yaparsak yapalım, güzel ve sihirli.. Hiç çirkinleşmiyor..
Ama iyi ki Ankara'da oturuyorum ve İstanbul'a sadece gezmeye geliyorum!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA