MANSUR ve Mert'in Sabah'tan ayrıldıklarını duyunca içim nasıl yanmıştı, anlatmam zor..
Mansur, fevkalade bir dergici, ayni zamanda mizah duyusu hayli yüksek bir gazeteci idi.. Gençlerin arasında bohem bir yaşantısı vardı, bu sayede gençliğin nabzını elinde tutuyordu.
Vatan bölünmesinin o panik sabahında Dinç Bey'le konuşuyorduk.. "Dışardan yazar transfer etmeyelim" dedim.. "İçerde fırsat verilmeyen yığınla arkadaş var, onlara şans tanıyalım.."
İki de isim verdim.. Emre Aköz ve Mansur Forutan..
Aradan birkaç ay geçti. Dinç Bey "Emre tamam, ama Mansur'u zor okuyorum" dedi.. "İsabet" dedim.. "Çünkü Mansur gençlerin yazarı.. Onlar için yazıyor.. Biz yaştakiler okusa, gençler okumazdı.."
Mert, Gelişim Spor'da benim yanımda yetişti. Bakın hiç abartmadan, altını çizerek söylüyorum. Türkiye'nin en iyi spor, büyük harfle "SPOR" gazetecisidir, benim için.. Sabah Spor servisinin çeşitli yönetmenlerinden hiçbiri, birlikte yetiştiği Altan dahil, Mert'i keşfedemedi ve kullanamadı. Mert ziyan oluyordu ki, ayrıldı..
FourFourTwo adlı dergiyi, işte bu ikili, çok iyi dergici Mansur ile, çok iyi spor gazetecisi Mert el ele vererek çıkardılar.. Ve Türk medya tarihinin gelmiş geçmiş en iyi futbol dergisini yaptılar..
Elimden düşmek bilmedi. İlk satırından son satırına kadar okudum.
Nasıl ilginç konular bulmuşlar, nasıl işlemişler?..
En doğrusunu Mehmet Demirkol söyledi ve yazdı..
"İkinci sayıya konu kaldı mı?.."
O kadar dolu ki dergi, sanırsınız futbol üzerine ne varsa söylenmiş.. O hissi veriyor gerçekten insana..
Ellerinize sağlık çocuklar..
Derginize bayıldım.
Sizlerle gurur duyuyorum!..
.........
Not: Derginin adının FourFourTwo oluşu, İngilizce hayranlığından değil. Dünyaca ünlü FourFourTwo'nun lisansı ile Türkiye'de yayınlanıyor olmasından..