Daha perde açılırken vurdu gene Yekta Kara seyirciyi.. Lazer ışıkları bizim oturduğumuz salonu deniz yaptı.. Olağanüstü çarpıcı ve etkileyici dekor basamaklarındaki kalabalık Opera korosu da, denizi gözetleyen insanlar oldu..
Şehzadebaşı, Direklerarası devrinde "Arabın İntikamı" diye Türk tiyatrosunun başlangıç tarihine giren Shakespeare'in Otellosu, Verdi'nin müziği ile operaya dönüşmüştü, yüz yıllar önce..
Yekta Kara Otello'yu tarihten alıp günümüze getirdi.. Niye?..
Otello ne?..
Otello bir Magripli.. Yani Kuzey Afrikalı komutan.. Shakespeare ve Verdi'de zenci olarak geçer.. Kıbrıs'ta Türklere karşı başarılı olduğu için (Gerçi bu deniz savaşında Türkleri yenen Otello mudur, yoksa gemileri batıran fırtına mı, pek belli değildir ya), özellikle "Akdeniz" denince Türklerin baş düşmanı Venediklilerin fena halde dostu olur.. Hatta Venedik asaletinden bir de kız verirler ona eş olarak.. Desdemona.. Kalıntıları bugün de Kıbrıs Magosa'da duran Otello Kalesi'nde yaşarlar.. Otello'yu fena halde kıskanan, bu arada Desdemona'dan fena halde hoşlanan Çavuş İago, türlü çeşitli desiselerle Otello'yu, karısının onu komutan Cassio ile aldattığına inandırır. Otello da karısını öldürür..
Yani böyle bakarsanız, basit bir kıskançlık öyküsü..
Ama öyle bakarsanız.. Oysa mesele basit kıskançlık değil.. Otello'nun İago'nun tuzağına bu kadar kolay düşmesinin sebebi, İago'nun hüneri değil.. Otello'nun kendine olan güvensizliği..
Uygar Avrupa için bir yabancı o.. İşlerine yaradığı için onu alkışladıklarının farkında.. Avrupalı değil, Kuzey Afrikalı olarak farklı onlardan.. Derisinin rengi daha koyu olduğu için de farklı.. Onlardan biri olarak kabul edilmeyecek hiç.. Buna inanıyor.. Bu yüzden ayağını yere sağlam basmıyor.. Bu yüzden beyaz Desdemona'nın koyu renkli Otello'ya değil, kendisi gibi Venedikli Cassio'ya gönül verdiğini kolayca kabulleniyor.
Desdemona'yı boğan kıskanç Otello'nun değil, güvensiz Magriplinin elleri..
"Bu Magripliler dört ay önce Paris'te ortaya çıktılar" dedi, Yekta Kara.. "Kuzey Afrika'dan gelenler Paris'in varoşlarında, gettolarında yaşam bulabildiler kendilerine.. Ve hep dışlandılar.. Parisliler, Fransızlar onları aralarında kabul etmedi.. Dört ay evvel Paris'i darmadağın eden baş kaldırı bu yüzden başladı.." Yani..
Otellolar günümüzde hala ve artarak varlar..
Kıbrıs, Kara'nın yorumunda olmuş, Avrupa Birliği... Oyun AB'nin herhangi bir ülkesinde geçiyor.. Otello da, Hıristiyan kulübü AB'nin bir türlü içine sindiremediği Müslüman..
Finalde Avrupalıların Magriplilerin önlerini silahla kesmesi, onları durdurup "Hayır aramıza gelemezsiniz" gösterisi mesajı tamamlıyor!..
Bu yorum Otello'nun niçin bir tiyatro, bir opera klasiği olduğunu da anlatıyor..
Ali Cem Köroğlu' nun harika dekorları ve Ahmet Defne'nin dekoru tamamlayan ışıkları ile enfes bir Otello temsili izledik..
Benim için sürpriz olağanüstü bir İago dinlemek oldu.. Eralp Kıyıcı harikaydı. Hakan Aysev'den daha parlak bir Otello bekliyordum. Hasta hasta sahneye çıktığını duydum.. Geçmiş olsun.. O gece başarılı bir Desdemona sunan Burçin Çilingir'e de, oyundan sonra evlenme teklif ettiğini öğrendim.. Mutluluklar..
Markus Baisch'in yönettiği koro ve Fabrizio Ventura şefliğindeki orkestraya da alkış..
Bir alkış da Selçuk Borak, özellikle Can Tunalı ve Tatiana Egeli'ye.. Bunlar devlet balesinden.. Sahnede mimci olarak yer aldılar..
Yekta Kara, üç ana karakter, Otello, İago ve Desdemona'nın söyleyemedikleri, yapamadıklarını, yani dışa vuramadıkları iç dünyalarını bu üç pandomimci ile sahneye taşımış.. Bu da ilginç ve etkili bir yorum..
Otello'yu operaseverlere "Mutlak" diye tavsiye ediyorum!..