Bir.. Bu bal gibi haberdir. Geçen pazartesi, Ayşe ile "Pazarlık sohbet"e oturduğumuzda ilk soruydu, Sanem Çelik olayı.. Uzun uzun konuşunca, Ayşe'ye haksızlık etmemek, onun yazısının tadını kaçırmamak için, konu üzerinde tek satır yazmadan bir hafta bekledim.. İyi de etmişim.. Hafta boyu neler okudum neler.. Böylece düşüncelerim çok daha sağlam oturdu yerine..
İşte madde 1.. Sanem Çelik olayı haberdir. Hangi açıdan bakarsanız bakın, haberdir.
Ünlülerin özel hayatını herkes merak eder. Herkesin merak ettiği şey de haberdir. Bunun böyle olduğunu yüce mahkemeler de kabul etmişlerdir.
"Efendim özel hayatmış, kimseyi ilgilendirmezmiş.."
Pöh!.. Onun için hafta boyu tüm gazeteler sayfalar dolusu yazdılar, yığınla köşe yazısı ile birlikte.. Onun, için konu televizyonların ana haberlerine taşındı. Onun için, çok çok önemli, Unakıtan, Büyükanıt olaylarının önüne geçti. Onun için 37 kişinin öldüğü trafik kazalarını, dört polisin şehit olduğu terör saldırılarını ikinci plana itti.
İnsan biraz kendi gazetesine bakar da "Bu haber değildir" demeye utanır.
İki.. Haberi görüntüleyen televizyon muhabirleri alkışa layıktır.. Çünkü magazin gazeteciliğinin en başarılı örneğini vermişlerdir. Çıkardıkları haber yılın magazin olayıdır, ödül almalıdır.. Çünkü yaptıkları haber asparagas değildir. Çünkü gizli kameralarla insanların kendi özel yaşam alanlarına girilmemiştir. Olayın kahramanları aşklarını, halka açık bir çay bahçesinde, saklanma gereği duymadan yaşıyorlarsa, onları orada bulmak ve görüntülemek, birinci sınıf gazeteciliktir.
Üç.. Olay Sanem Çelik olayıdır. Hemen tüm gazeteler olaya bu adı koymuşlardır. Evli olan, aldatan tarafın erkek olmasına rağmen.. Bu da, yapılacak bir şey yok, toplum yasasıdır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, bizim toplumuzda da birtakım görüş açıları, halen değişmiş değildir. Bu toplum erkeğin kaçamaklarının adını "Çapkınlık" diye koymuştur. Kadınınkine bakış ise çok farklı ve aşağılayıcıdır. Bu bakış tarzı değişene kadar olay "Pınar Altuğ", olay "Sanem Çelik" diye anılacak, erkek adları unutulacaktır. (Pınar olayında iki erkek var. Adlarını hatırlayanınız var mı?. Bu yazıda erkeğin adı hiç geçmedi, farkına vardınız mı?.)
***
Bakın, bizde böyle de, dünyada farklı mı?.. Hollywood tarihi böyle skandallarla doludur, hepsi büyük haber olmuştur. İtalya, Fransa, İngiltere, ya da bir başka şov dünyasında durum farklı değildir.
Bu dünyanın içindeki iki kişinin ilişkisi haber, taraflardan biri, ya da ikisi evli ise süper haberdir.
Bu böyleyken "Efendim özel hayat, kim ne karışır" diye yazanlar, haberi çıkaranları eleştirenler hakkında şüphelerim var.. Yarası olan mı gocunuyor acaba?.. Kendi fiziksel, ya da zihinsel aldatmalarına peşinen bir zırh örme çabası mı içindeler yoksa?.
***
Sanem ile aşkını (!) yan arabada aşk yaparken görüp televizyona haber veren vatandaş için de yazılmadık kalmadı.. En hafifi.. "Muhbir!.."
Yani şahit olduğumuz, öğrendiğimiz haber değeri olan bir olayı gazeteye, gazeteciye ulaştırmak muhbirlik öyle mi?.. Ne zamandan beri?.. Hele internet çıktığından beri kaç olayı okurlardan öğrenip yazmadık?..
Haa.. O ayrı?. Niye?.. Nesi ayrı?.. Ölçü ne?..
***
Kaldı ki, olayı televizyonculara kimin haber verdiği niye soruşturulmadı bugüne dek?. Madem bu kadar önemli, niye araştırmadılar?.
Mantıklı olalım.. Yan arabadaki bir vatandaşın cebinde bir televizyonun numarasının bulunma olasılığı nedir?. Benzeri olaylarda basına haber verenin taraflardan biri olduğunu defalarca gördük.. Reklam olsun diye, veya başka maksatla..
Olay basına yansıyınca erkeğin karısı anında hiçbir şey talep etmeden boşanma davası açtı..
Bu kime yarar?..
O zaman?..,
***
Aşka saygım var.. Peki ortada aşk var mı?.. Her iki taraftan da ısrarla "Ret" açıklamaları gelirken hele..
Aşk, herkesin içinde aşk yapmak mıdır?.
Aşk, karına her şeyi açıklamanı mı gerektir, onu yurtdışına gönderip, sevgilini herkesin içinde sıkıştırmayı mı?..
Aşkı bu kadar ayaklar altına almayalım dostlar!.