Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "Hastalarımızı yurtdışı kurumlara göndermeyelim, kurumları ayağımıza getirelim" demiş.. Ve de fevkalade önemli bir noktaya parmak basmış..
Önemli hastalıkların iyileşme umudu, sadece yurtdışında olunca, bu iyileşme ve yaşamanın sadece parası olanların hakkı olduğunu gösterir.. Ne kadar ters olduğunu söylemeye gerek var mı?..
RTE'nin bulduğu çözüm, yurtdışından doktor ithal etmek..
"Nasıl Türk doktorları yabancı ülkelerde çalışıyorsa, yabancı doktorlar da Türkiye'de çalışabilmeli.."
Olaya bu dar açıdan bakınca sanıyorsunuz ki, Türkiye'de tıbbın eksikliği, doktorların bilgi ve yetenek eksiklerinden kaynaklanıyor.. Oysa değil..
Türk tıp okullarından çıkanlar, dünyanın en ünlü doktorları arasına giriyorlar. Eksik doktorda, eğitimde değil..
Tabii doktor da gelsin.. İtirazımız yok..
Ama doktor, kabile sihirbazı değil ki..
Önce içinde çalışacağı kurum, vereceğimiz olanaklar önemli..
Daha önce de yazmıştım.. Amerika'da çok büyük ün yapan beyin cerrahı bir kuzenim vardı..
"Beni bu duruma getiren ülkeme hizmet etmek istiyorum artık" diye geri döndü.. Devletten iş istedi. Bu büyük beyin cerrahını, beyin ameliyatı yapacak tek aleti olmayan ücra bir Anadolu hastanesine gönderdiler..
"Tamam burda da çalışırım. Apandisit de alırım, ama önce bir ameliyathane" dedi. Yapmadılar. Lanet etti, geri döndü. Bir daha tatil için bile gelmedi.
Gazi Yaşargil İsviçre'de emekli olunca, Bodrum'a yerleşmek istedi, tüm ameliyathanesini nakledecek, dünyadan hasta toplayacak bir hastaneyi hem de Bodrum'da kurarak, turizme de hizmet edecekti.
O dünyaca ünlü, çoğu kendi icadı ve üretimi aletlerin yurda sokulmasının önüne binlerce bürokratik engel koydu devletimiz.. Yaşargil lanet etti, vazgeçti, Amerika'ya gitti.
Bütün bunlara rağmen Türkiye'de dünyanın en ünlü hastaneleri ile yarışacak mükemmellikte sağlık kurumları oluşmaya başladı.. Bilgisayar ağı sayesinde, Amerika'nın en ünlü hastane ve laboratuvarları ve dünyanın en büyük doktorları ile senkronize çalışabilen, hatta Amerika'da dahi çok ender olan en yeni teknolojiyi ülkemize taşıyan..
Ama kimsenin haberi yok.. Nuh Neb'iden, Osmanlı'dan kalma bir Tababet-i bilmem ne yasası gereğince, bu kurumları tanıtamıyorsunuz.
Gebze'deki Anadolu Sağlık Merkezi'ni gezmiş ve nasıl hayran olmuştum, özellikle teknolojiye.. Anlatmaya başladım ki, artık Amerika'ya gitmenize gerek yok. Gebze'ye gitmeniz yeterli, dünyanın en ileri tedavisini görmek için..
Bu Tababet-i bilmem ne yasasına göre, reklama girermiş, yasakmış, yazı dizimi durdurdular..
Türkiye'de olanlardan kimsenin haberi olmazsa Sayın Başbakan, hastaların dışa göçünü nasıl önleyeceğiz söyler misiniz?.
Şimdi bana ulaşan bir haber var..
Haber!.. Bir gazetecilik görevi olarak, haberi verirsem gene suçlu olur muyum, gene gazetem milyarla ceza öder mi acaba, Sayın Başbakan?..
Anadolu Sağlık Merkezi, daha bir yılı dolmadan Kalite Yönetim Sistemi, Çevre Yönetim Sistemi ve İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetim Sistemlerinin üçünü de kapsayan Entegre Yönetim Sistemi Kalite Belgesini Uluslararası Belgelendirme Kurumu TUV'dan aldı.
Ünlü Johns Hopkins Hastanesi bilgi birikimi ve desteği ile kurulan ve işleyen hastanenin ilk yılında bu başarıya ulaşması gerçekten alkışa layık..
Bunları yazabiliyorum, ama bu hastaneyi size tanıtamıyorum, eski, köhne ve çağdışı bir yasa yüzünden..
Türkiye'de tıbbın ve insan sağlığının doktor ithalinden önce çok acil ihtiyaçları var, Sayın Başbakan!.. Öncelikle de Çağdaş bir Tıp Yasasına..
Bir Sağlık Bakanınız var değil mi, Sayın Erdoğan?..