"Paul Anka'nın şovunu keşke bütün sanatçılarımız izleseydi" diye yazdığımı hatırlıyorum.. "Öğrenecekleri öyle şeyler var ki.." Sonra da geceyi anlatmıştım, ballandıra ballandıra..
Erken konuşmuşum.. Paul Anka'yı çok gerilerde bırakan bir şov izledik, geçen cuma akşamı.. Açıkçası iyi bir şeyler izleyeceğimi tahmin ediyordum, ama bu kadarı aklımın köşesinden geçmedi hiç..
O gece, Plaza Otel'in roofunu dolduranlar, bir mucizenin şahidi oldular..
Adı Erol Evgin olan mucizenin..
Plaza Roof!.. Bir defa onun altını çizelim.. İstanbul'a bir kuleden bakıyorsunuz.. Panoramik!.. Manzara bir defa öyle etkileyici ki.. İstanbul'da gece, dünya eşsizidir.. Karanlık tüm insan eli çirkinlikleri örter, geriye doğanın dünyada benzersiz güzellikleri kalır..
İçerde ışıklar hafif loş olunca, dışarı bir film şeridi gibi akar insanın gözlerinde..
İlk adımda etkilendik bir defa.. Havaya girdik.. Ambiyans bin..
Sonra Erol geldi sahneye.. Sonra Erol bir geliş geldi ki.. On birdi saat.. Olmaz böyle şey.. Bir daha baktığımda saata sabahın ikisiydi.. Tam üç saattir sahnede Erol ve sanki daha birkaç dakika evvel gibi.. Bre vakit nasıl geçmiş ki.. Ve biz, daha sabahın ışıklarına kadar orada duracak kadar uyanık..
Sesim kısık sadece.. Bir de ellerim kıpkırmızı ve hafif şiş..
Alkışların yetmediği yerde "Bravo Erol" diye bağırmaktan boğazım yıpranmış..
Çıkarsın, üç beş şarkı söylersin.. Yarısı da nezaketten iki üç bis alır gidersin.. Bizde gece kulübü şovu genelde budur ve de şov mov değildir aslında.. Parayı alıp kaçmaktır..
Erol şov hazırlamış.. Şov "Eğlence" demektir.. Geleni eğlendireceksin.. Bunun için sadece müzik yetmez. Müzik isteyen konsere gider.. Erol müthiş yeteneklerinin tümünü kullanıp tam bir Eğlence Gecesi hazırlamış..
Şarkı söylerken, hemen hepsi hit şarkılarını söylerken işin o kadar olmadığını biliyor..
Şarkılar arasına harika anekdotlarla giriyor. Yaşamının en tatlı anılarını naklediyor.. Gülüyor, kahkahalar atıyor, duygulanıyor, yutkunuyorsunuz..
Polonez'de bir evi var. Çocukluğumu hatırlamak, kirazı dalında yemek için giderim bazı yazlar.. Anlattı..
"Hani bir yaz gelmiştin.. Yılını hatırlamıyorum" demiş.. Ben de demişim ki, "Sen kiminle geldiğimi söyle, ben sana yılını söyleyeyim.." Her defasında başka kızla gitmişim Erolların Polonez'ine..
Görünüş öyle.. Ama dışı seni içi beni yakar..
Az sonra söylediği şarkı, benim dışımı değil içimi anlatıyor işte..
"Herkes bir şey aldı götürdü benden
Kimi umutlarımı, kimi inançlarımı
Kimi en güzel duygularımı
Sen başkalarına benzeme sakın
Hep böyle kal hep böyle kal
Hep bana yakın."
Hani nerde, Erol?.. Hani nerde?..
En son bir CD yaptı, müthiş.. Çiğdem, Melih, Erol.. 30 yıl önceki orijinal kayıtlarla.. İmza günü yapmış..
"Harika genç kızlar.. Ellerinde plak geliyorlar.. Tam zevkten dört köşe olup coşarken, kız diyor ki, 'Annem için..' " "En iyi ben anlarım seni Erol" dedim.. "Kaç yüz anneye kitap imzaladım bilsen.." Taklitler yapıyor.. Türk Pop Müziği'nin doğuşunu bir potpuri ile anlattı.. Erol Büyükburç'tan başlayıp, Cemlere, Barışlara.. Adamo ve Tanjulara.. Gözlerinizi kapayın, orijinali dinliyorsunuz sanki..
Her telden, her keyiften söyledi.. Alaturka söyledi.. Atatürk'ün sevdiği türküleri, şarkıları, gene anıları ile söyledi..
Elvis söyledi, Sinatra söyledi.. My Way söyledi..
Muhteşem gecenin muhteşem de bir seyircisi vardı.. Nasıl katıldık, Erol'a.. Ya da Erol nasıl büyüledi, aldı avucuna bizi.. Kimse yanındaki ile konuşmuyor, konuşamıyor bir an.. 3 saat sadece dinledik.. Sadece korolar halinde katıldık. Sadece alkışladık.. O gün Ankara'dan gelmiş kız kardeşim yanında.. "Merhaba" dedim, diyebildim o kadar.. "Hıncal Ağbi harika bir sürpriz" dedi, Serpil, o kadar..
Sadece bizim masanın değil, herkesin gözü, kulağı Erol'da.. Ben böylesine Türkiye'de ilk defa şahit oluyorum..
"20 yıl sonra ilk defa" dedi Erol.. 20 yıldan beri ilk defa bir gece kulübünde sahneye çıkıyor..
Türk sahneleri 20 yıl kaybetmiş..
Bu şovu kaçırırsanız, siz de çok şey kaybedersiniz!..