DÜNYA Ağır Sıklet Boks Şampiyonluğuna, boksun en büyük, en saygın unvanına iki adımı kalmıştı, Sinan Şamil Sam'ın.. Dünya Şampiyonu Ukraynalı'nın boksu bırakması ile boşalan tahta, tarihin en kolay, en kısa iki adımı.. Adı sanı, bu işin çok meraklıları dışında bilinmeyen, çok rahat yenebileceği iki olabilecek en kolay rakiple dövüşecek ve hem dünyanın, hem Türkiye'nin spor tarihine adını yazacaktı.
Oysa ringe yerinden kıpırdayamayan bir yağ tulumu çıktı. Spor yaşamının sonlarında 36 yaşındaki rakibi nasıl zinde, nasıl hareketli ve nasıl sadece adale ise, Sinan da o kadar dökülüyordu.
Rus, Sinan'ı 12 raunt boyu eşek sudan gelinceye kadar dövdü. Sonra anlaşıldı ki çenesini kırmış, beynini sarsmış. Açık farkla da kazandı.
Sinan, hayatının en büyük fırsatını yakalamışken, maça çok kötü hazırlanmıştı. Ne fizik, ne taktik, ne de moral olarak rakibine yetişmesi mümkün değildi.
Maç sonu hocasının işine son vermesi çok geç alınmış bir karar.
Beni üzen ikinci kişi Orhan Ayhan oldu. Bu ülkede boksu en iyi bilen ve en iyi anlatan Orhan, akıl almaz bir taraflılık içindeydi. Sinan'ın nasıl dayak yediğini gördüğü halde, söylemekten kaçındı. Maçın gittiğini, hakemler ilan edene kadar açıklayamadı. Onu dinleyen, Sinan kazandı sanırdı.. Hele kafa atma pozisyonu ağır çekimde tekrar tekrar gösterilirken, "Ben Sinan'ı bilirim iyi çocuktur, kafa atmaz" yorumu yapması ve maçın kaybını burada verilen ihtara bağlaması akıl alacak şey değildi. O gece sadece Sinan değil, spikerimiz de yenildi.