GERÇEKTEN yılın en güzel filmlerinden biri, Cinderella Man .. Anlatılan hemen her şeyin gerçek olduğunu bilmeseniz, "Bir Amerikan masalı" der geçersiniz.. Hele bizim eleştirmenler, böyle diyerek filmi batırmaya bayılırlar.. Ama film, masal değil gerçek.. Yani.. Yaşamda bazen hayal bile edemediğimiz şeyler gerçekleşebiliyor..
Gerçek yaşamda da Davutlar, Golyatlar'ı yenebiliyor..
Orta halli bir boksörken ve orta halli bir yaşam sürerken, boksör James J. Braddock Wall Street'in çöktüğü meşhur 1929 bunalımında her şeyini kaybeder. Bu arada boks lisansı da iptal edilir. Bir gettoda yaşamaya başlar. Dört ay borcunu ödemeyince elektrik ve gazı da kesilir.. Üç çocuk ve bir eş, donarak yaşar hale gelirler..
İşte burada efsane başlar.. Tesadüfler onu bir maç için ringe çıkarır.. Hızla yükselen bir genç boksörden dayak yiyecek, karşılığında 50 dolar alacaktır.
Ne var ki, Braddock genç boksörü ringe yıkar.. Sonrası.. Kül Kedisi masalı..
Russel Crowe gerçekten kendisini bir kez daha Oscar'a aday yapacak kadar iyi oynuyor..
Ama ben en çok Renee Zellweger'e bayıldım.. Kadın resmen filmin diyaloglarını azaltmış.. Gözleri ve mimikleri ile konuşuyor ve öyle şeyler anlatıyor ki..
Filmin asıl güzel yanı.. Boks, sporların en vahşilerinden biri.. Sık sık yasaklanması istenir. Perdede sık sık ringlerde gerçekten fevkalade çekilmiş kan dolu şiddet sahneleri var, ama Cinderella Man fevkalade romantik, fevkalade insancıl bir film .. Yönetmen Ron Howard'ın en büyük başarısı da bence burda..
Ödülü bilmem ama, bu filmden çok Oscar adayı çıkacak gibi görünüyor..
***
Bir de Sahara'yı seyrettim hafta sonunda.. Indiana Jones taklidi bir Afrika serüveni, ama Indina Jones'ların ne gizemi, esrarı, ne de hızı, aksiyonu var.. Sıradan.. Hani yapacak hiç ama hiçbir şey kalmadıysa gidebilirsiniz.. Vakit geçirtir, yani..