Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

O kadar uzun boylu değil..

Şimdi olaya bakın.. Vatandaş Hacı Karatekin Adana'da belediye otobüsünde giderken cep telefonun çalındığını hissediyor. Durumu şöföre haber veriyor. Otobüsü karakolun önüne çekiyorlar. Vatandaş Hacı bir başka yolcudan aldığı telefonla kendi numarasını çeviriyor. Telefon iki kez çalıp kapanıyor, bir daha da açılmıyor.
Yani telefon otobüste ve birisinin cebinde belli..
Peki ne oluyor?..
Polis diyor ki, "Yeni çıkan yasa gereği mahkeme, ya da savcı izni olmadan arama yapamaz.." Şöföre dönüyor.. "Yoluna devam et!.."
Ve otobüs çalınmış telefon ve hırsızla yoluna devam ediyor..
Şimdi ortada kanıt da varken, polisin elini kolunu bağlayan ve basit bir arama ve yakalama yapmasını önleyen yasa ne menem bir şeydir, diye soruyorsunuz..
Ben de sorarım. Herkes sorar.. Yeni Ceza Muhakemesi Yasası CMK'un bütün taşları bağlayıp, köpekleri salan bir yasa olduğunu, suçlunun tüm haklarını korurken, masum vatandaşın canına okuduğunu, polisin çalışmasını nerdeyse imkansız ve gereksiz hale getirdiğini defalarca yazıp söylemiştik..
Ama her şeyin bir hududu var.. Polisin "Elini kolunu bağlayan bu yasayı protesto için" eylem içinde olduğunu iddia edenlere hak verdirecek bir örnek bu..
Evet, yeni yasa, polisin canının istediği eve langırt diye dalmasını, yoldan adam çevirip üstünü aramasını önlüyor. Tüm uygar ülkelerde olan bir yasa bu.. İnsan haklarının temeli..
Ama CMK, istisna hallerini koymuş.. İşte 4 aralık 2004'te yürürlüğe giren 5277 numaralı yasanın ilgili maddeleri..
"Madde 116 . (1) Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
Madde 117 (1) Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
(2) Bu hallerde aramanın yapılması, aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır." Ayni yasanın 90'ıncı maddesinin ikinci fıkrası da şöyle..
"Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler."
Şimdi Adana'daki olay, bu yasanın tüm hükümlerine uyuyor mu?..
Evet.. Telefonun otobüste olduğu belli. Önce iki kez çalıp sonra kapandığına göre, yere düşmüş değil, çalınmış olması ve birisinin cebinde bulunması kuvvetle muhtemel. Bunları sağlayan olayların hepsi gerçekleşmiş.
Aramanın derhal yapılmaması halinde suçlunun kaçacağı da kesin.
O zaman Kolluk Kuvvetleri bu aramayı yaparlar.. Suçluyu yakalarlar.
Yapmıyorlarsa, sorumluluk almaktan korkuyorlar.. Yani "Neme lazımcı" lar..
Ya da iddialar doğru.. Kolluk kuvvetleri yeni CMK Yasasını bilerek protesto etmek, yasaya karşı toplumda infial yaratmak için bu eylemleri bilerek gerçekleştiriyorlar.
İki türlüsü de yanlış..
Biz, CMK engellemeleri konusunda başından beri polisin yanında olduk.
Ama o kadar da uzun boylu değil..
Emniyet Müdürlüğüne, ya da bilmem ne oteline giderken, ellerindeki saplı süpürge gibi aletle arabamızın altını, ya da kapıdan girerken üstümüzü aramak için mahkemeden karar, ya da savcıdan yazılı emir istiyorlar mı?..
Peki o zaman?.. Terör ile "Topyekûn Mücadele" edilmezse başarılı olunamayacağını, bütün dünya uzmanları söylüyor..
Canlı bombalar aramızda dolaşırken, her işi kolluk güçlerinden beklersek, vatandaş olarak görevlerimizi yapmaz, "Bana neci" olursak, sonuç çok güçleşir..
Bu yüzden Celalettin Cerrah'ın çağrısını, hemen faşist, komünist rejim eylemlerine benzetip karşı çıkmaya da, ben karşı çıkıyorum..
Mahallemize yeni taşınanlara dikkat etmenin kimseye zararı yok, ama bakarsınız böyle bir dikkat, canlar kurtarabilir..
Cerrah, muhtarları, apartman yöneticilerini, yasal sorumluluklarını kullanmaya davet ederken, sabahtan akşama pencere önünde oturan emeklilere de çağrı yapıyor..
"Şüpheli bir şey görürseniz haber verin.."
Şimdi pencere önünde oturmak dışında işi olmayan birisine yeniden vatandaşlık görevi vermenin, ona bir sorumluluk, bir meşgul olunacak iş yüklemenin kime ne zararı var söyler misiniz?.
Sevgili Erdal Şafak "Cerrah Müdür, Cadı Kazanı filmini gördü mü" diye soruyor..
Ben de Erdal'a soruyorum.. "Arka Pencere filmini gördün mü?.." Orada da tekerlekli sandalyeye mahkum, pencereden bakmak dışında işi olmayan birinin bir katili yakalayışı ve bir cinayeti önleyişi anlatılır.. Günümüzün yasaları artık cadı kazanları kaynamasına izin vermez.. Ama terörle mücadelede en büyük gücün istihbarat olduğu bilinirken, bu konuda vatandaşa düşen görevlerin hatırlatılması çok yararlı sonuçlar doğurabilir.
Bu vatan hepimizin.. Bu can da bizim.. O zaman..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA