Aslında Hürriyet'e teşekkür etmek gerek.. Türkiye'nin tabu konularından birini, hem de fevkalade popüler bir işleyiş ile gündeme öylesine getirdi ve oturttu ki, hemen her köşede seks konuşulur oldu.. Köşe derken, hem ev ve sokak, hem de gazete köşelerini kast ediyorum tabii..
Baş konu da, adını dahi telaffuza çekindiğimiz sözcük.. Orgazm.. Özellikle de kadın orgazmı..
1980'ler Erkekçe dergisine gelen kadın mektuplarından (150 bin dergimizi bayiden alanların 60 bini kadındı) şaşkınlıkla keşfetmiştik ki, Anadolu kadınlarının pek çoğu, hem de beşer onar çocuk doğurdukları halde, orgazm sözcüğünü ilk defa duymaktadırlar . Orgazmın kendisini ise hiç yaşamamışlardır.
"Gözlerimde yıldızların parlayacağını, şimşeklerin çakacağını, bunun adının da orgazm olduğunu sizden okudum" diyorlardı.
O yıllarda aslında sadece bizim Anadolu kadınlarının değil, tüm dünyanın sorunu idi halbuki kadın orgazmı..
Seksi en çok konuşan, yazan, seksi anlatan kitap ve dergilere her yıl milyonla dolar ödeyen Amerikan kadınlarının çoğu da orgazmı tatmamışlardı, hatta bilmiyorlardı.
Sözcüğü beyinlere yerleştiren Masters ve Johnson'ın dünyayı sarsan araştırması ve Feminizm hareketi oldu.
Masters ve Johnson kadınların pek çoğunun orgazmı bilmediklerini ortaya çıkarınca, devrimin tohumları atıldı.
Kadının Orgazm Olma Hakkı, Feminizm hareketin çıkış noktasıydı.
O zamana kadar, sadece kendilerini düşünen, kadınlarının da böyle bir hakkının bulunduğunu akıllarına dahi getirmeyen erkekler, birden telaşa düştüler.
Kadın erkek gibi çabuk ve kolay boşalmıyordu. Onu hazırlamak ve tatmin etmek, bilgi, sanat ve yetenek gerektiriyordu adeta. Kadının nasıl orgazma ulaştırılacağını yazan, anlatan kitaplar, makaleler, filmler, yani aklınıza ne gelirse, beklenenin dışında bir sonuç doğurdu.
Pek çok erkek, "Ben bunları başaramam" kompleksine katıldı.. Erkek eşcinselliğinin patlama yapması bu döneme rastlayınca "Kadının uzun orgazm aşamasını yaşamaktan ve başaramamaktan korkan erkekler, kısa ve kolay boşalan hemcinslerine döndüler" yorumları yapıldı, bilim adamlarınca..
Bu arada, kadın cinselliğinin en önemli aleti vibratör keşfedilince, Feminizm de rayından çıktı.. "Erkekle eşit olalım" hareketi "Erkeğe ihtiyacımız yok" a dönüştü. En ünlü feministlerin eşcinsel olmaları da eklenince, kadın eşcinselliği de patlama yaptı..
Hürriyet'in yayınlarına paralel sinemalara gelen "Zevk Düşkünü" adlı Fransız filmi, eğer biraz çekici olabilseydi, hemen gündeme otururdu.
1976 yılında, dünyada bomba gibi patlayan ilk uzun metraj ve normal sinema salonlarında oynamak için çekilmiş bir film vardı.. Derin Gırtlak.. Deep Throat!.. Bugün hala porno filmlerinin 1 numaralı klasiği kabul edilir. Filmin baş oyuncusu Linda Lovelace, klitorisini kaybetmiş bir kadındır. Bu yüzden ne yapılırsa yapılsın, orgazm olamaz. Dünyanın en ünlü doktorları araştırır, sonunda bulurlar. Linda'nın kliti, olması gereken yerde değil, gırtlağının en dibindedir.
Anladınız tabii.. Linda da sonunda orgazm olmaya başlar..
Fransız filmi de ayni noktadan yola çıkıyor. Filmin kahramanı kadın klitini kaybediyor. Sonra önüne gelene sormaya başlıyor. "Ben klitimi kaybettim, orgazm olamıyorum.." İş arkadaşları, ailesi, jinekolog, psikolog derken Afrikalı büyücülere kadar.. Film işte bu bitmez tükenmez ayni şeyi sorma seanslarına dönüşünce ilginçliğini kaybedip, bayıltıcı oluyor..
Oysa konu önemli.. Konu milyonla kadını ilgilendiriyor.
Günümüz Türkiye'sinde kadını daha da fazla ilgilendiriyor.
Tabu olduğu için konuşamıyor, konuşamadığımız için de sonuca ulaşamıyorduk.
Orgazm sözcüğünün rahatça kullanılmaya başlaması, çözümün başlangıcı olacaktır, hiç değilse..
Kadınlar için büyük bir adımdır Orgazmı konuşmak!.. Ayda ilk adım kadar büyük!..
Bir erkek, kadınlara "Sus.. Ayıp" diyorsa, bilinki korkusundandır..