Efendim rivayet Aristo'dan başlamış.. Kralı zehirlemek için şarabına zehir koymuşlar.. Adam aslan gibi.. Neden?.. Kadeh ametist taşındanmış. Şarabın içindeki zehri almış.. O gün bugün, krallar ya da gücü yetenler içkilerini ametist kadehle içer, hem zehirden hem de alkolden korunur, küp gibi içip sarhoş olmazlarmış..
Bunları Vakko'da bir şovda öğrendim.
Mihriban Adılgül, kendi de gül ya, taşların insana etkilerini araştırmış. Etki ettikleri organları bulmuş. Bu organlara en yakın düşecek şekilde de takılar yapmış.. Kolye, bilezik, küpe, kemer ve saire..
Çok hoş takılardı gerçekten.. Çok da meraklı..
Firuze mesela.. Türk Taşı demiş Fransızlar.. Turkuaz.. Kötü güçleri kovarmış. Koruma amaçlı silahlara takılırmış, manevi kalkan.. Bugün boğazdan giren mikropları, grip ve nezleyi savıyormuş başımızdan.. Ben seyrederken fena halde griptim. Nihan Akkuş'un boynundaki turkuazı oracıkta almak geçti içimden.. Millet bilmez, kolyeye değil, kıza saldırdığımı düşünür.. Tuttum kendimi..
Takılar, 31 Mayıs'a kadar, Vakko Beyoğlu Osmanlı katında.. Giderseniz hem onları görür, hem de daha ne taşların ne marifetleri olduğunu öğrenirsiniz..