Federasyon Başkanı olduğundan bu yana, ilk kez Bıçakçı'yı "Başkan gibi" gördüm. Türk futbolunda "Başkan" sistemi vardır. Genel Kurul, başkanı doğrudan seçer. Sorumlulukları ona verir. Yetkileri de tabii..
Bıçakçı, göreve çok talihsiz şekilde geldi. İktidarın ve Fenerbahçe kulübünün seçtiği adam olarak sunuldu. Çalışma arkadaşlarının seçimi konusunda söz sahibi olmadı. Her bir üye, bir başka kurumun temsilcisi olarak ona empoze edildi. "Peki" demek zorunda kaldı..
Seçildiği günden bu yana Türkiye'de bir federasyon başkanı olduğunu hissetmek mümkün olmadı.
Çok kararlı olduğu Milli Takım Teknik Direktörlüğü konusunda hiçbir şey yapamadan (Açıklama dahil) teslim olması tam bir fiyasko idi..
Arkadaş olarak çok sevdiğim, futbol adamı olarak, UEFA çalışmalarını iyi bildiğimden çok saydığım Bıçakçı'dan umudumu kesmiştim ki, Merkez Hakem Komitesi olayı patlak verdi.
Bıçakçı ilk defa yumruğunu masaya vurdu. İlk defa "Başkan benim" dedi. İlk defa dediğinde diretti ve Ufuk Özerten atandı.
Gözlerimi yeniden, bu defa umutla Levent Bıçakçı'ya çevirdim..