ATİLLA Koç hemen aradı. Mülkiyeli kardeşim.. Şimdi Sayın Kültür Bakanımız.. Anında.. Yazı çıkar çıkmaz.. Yazı dediğim minik bir okur notu.. Hafta sonu Topkapı müzesi önünde tek gişe açık ve en az bir saatlik kuyruk varmış. Onu anlatıyor..
"Emir verdim, Hıncal Bey, gereken önlemler alındı bile.." dedi..
"Ama" diye devam etti. "Sizi arama sebebim bu değil.. Bu vesile.. Esas sebeb.. Hani içinizde özlem olan Ayazağa Kültür Merkezi var ya.. Onu bitirmeye kesin kararlıyız. Anakent Belediyesi ile de iş birliği yapacağız. İnşaatı bugünden alıp, kurdele kesme gününe götürecek parayı buldum.. İstanbul Kültür Sanat Vakfı da, geri kalan çalışmaları tamamlama işini bize devretti. Harekete geçmek için bir bürokratik engel kaldı. Onu aşmanın yollarını arıyoruz." Neymiş o engel?.. Anlattı.. "Vakıf özel bir kurum. İşi bir başka özel kurum Baydur'a ihale etmiş. Biz kamu olarak bir özel ihaleye maddi katkı yapamayız.. Kendimiz ihale etmek zorundayız. Baydur çekilmezse, durum karışır. Mahkemelik olsak yıllar sürer. Dostça, karşılıklı anlayış içinde masaya oturup çözmemiz gerek. Bizim Baydur ile sorunumuz yok. Vakıfla olan anlaşmalarını fesh ederler, gelir bizim ihalemize girerler ve en avantajlı durumda oldukları için de büyük olasılıkla alırlar. Şimdi bu görüşmeler içindeyiz.." Yeni Bakan Koç'a pek çok şey vaat edip de pek az şey yapabilen eski bakan Erkan Mumcu'ya söylediğimi, burada, sizlerin şahitliğinde söylüyorum..
"Ayazağa'yı İstanbul kültürüne, Türkiye'ye kazandıran bakanın elini Taksim Meydanı'nda öperim.."