ÇOK dolu bir hafta idi. Pazartesi gecesi Sadri Alışık Ödülleri.. Baktım Ömür Göksel, sevgili eşi Hülya ve yakışıklı oğlu Sonat orda.. Kırk yıllık dost Ömür'ü çoktandır görmemişim. Sarıldık, kucaklaştık.
Salı gecesi Altın Kelebek.. Aaa.. Ne tesadüf.. Ömür, Hülya ve Sonat orda.. Haydi sarılışma..
Çarşamba Ayla Dümer defilesi.. Yoo artık tesadüf değil.. Bunlar peşimde.. Ömür Hülya, Sonat..
Perşembe, Magazin Gazetecileri gecesi.. Kapıdan girdim.. Ömür, Hülya, Sonat boynuma sarıldı, "Hoş geldin" diye.. "Siz" dedim, "Beni takiple görevli bir çetesiniz anlaşıldı.." İzmir'e kaçtım, cuma günü kurtulmak(!) için.. Fuar'da imza atacağım kitaplarıma.. Geldim yerime oturdum. Postacı.. İmzalamam için kitap değil, bir makbuz uzatıyor.. Telgraf gelmiş. Bre aman.. E-mail ve SMS devrinde telgraf mı kaldı?.. "Hayırdır inşallah.." dedim, parmaklarım titreyerek açtım ve okudum..
"Önemli bir işimiz çıktı. Gelemiyoruz. Sana başarılar dileriz. Yarın görüşmek üzere.. Ömür-Hülya-Sonat."