BALIZZA markasını ilk defa Moskova'daki Türkel Fuarı'nda gördüm. Rusların fevkalade ilgi gösterdiği bir koleksiyon sunuyordu. Soruşturdum. Tamamen ihracata yönelik bir çalışma içindeydiler. Çok da iyi sonuç alıyorlardı.
Esma Sultan'daki davetiye ile birlikte, artık yurtiçine de dönmeye karar verdiklerini öğrendim. Defile başlarken Abdullah Kiğılı gelip yanıma oturdu ve kulağıma "Bu markayı kafana yaz. Yakın gelecekte çok sık duyacaksın.. Bu çocuklar çok çarpıcı işler yapıyorlar" dedi.
Apo, giyim sektörünün duayeni, sanal başkanıdır. Ondan habersiz kuş tüyü uçmaz.. O böyle diyorsa eğer, bir bildiği hem de fena halde vardır.
Çin'in giyim sektöründe dünyaya açılması, ayakta kalmanın yolunu gösterdi.
Marka olmak..
Defilenin bir de sürprizi vardı. Hande Subaşı Türkiye Güzeli sıfatı ve tacı ile ilk defa Balizza podyumunda yürüdü.
Yoğun bir kulis faaliyeti sonunda seçilen güzelimiz, diğer mankenler arasında kaybolunca şaşırmadım..
***
"Tek mankenli bir defile bu" dedi, Kenan Güneş.. "Tek mankenli defile mi olur" diye söylendim içimden. Kız podyumda görünür görünmez sözümü geri aldım. Eğer adı Litzania Estevez ise olur. Resimleri dikkatimi bile çekmemişti oysa.. Müthiş bir vücut.. Tarifi imkânsız.. Eskilerin sokak ağzı ile "İlik gibi" deyişleri bu olmalı. Seyretmeye doyamadım. Vakit kaldıkça da, Sun Set'in mayolarına baktım.. Onlar da çok güzel aslında. Sun Set ile 2 yıl önce tanışmıştım. Adıyamanlı altı kardeş, iki fabrikada 1500 işçi çalıştırıyorlar bugün ve Avrupa'ya giriyorlar. Londra ve Paris'te üç yerleri var.
Sun Set, müthiş bir gazetecilik öyküsü olur aslında..
Adıyaman nire, deniz, mayo, Londra, Paris nire?.. Ah benim mesleğim ah!..