Nasıl güzel bir gün geçirdim.. Benim insanlarımın yarattığı güzellikler içinde.. Sıtkı Usta bir gün evvel telefon etmişti, Kütahya'dan, "Geliyorum" diye.. Serpil de Ankara'dan.. O da geliyor.. Bu ikisi İstanbul'a geliyorsa birlikte, iş önemli demektir..
Kendimi Sultanahmet'e attım, akşamüzeri.. İbrahim Paşa Sarayı, Türk ve İslam Eserleri müzesinde bir ortak sergi.. Sıtkı Usta ve Dr. Münevver Üçer ..
Sıtkı Usta'yı dünya biliyor.. Peki ama Dr. Üçer kim?..
Kim mi?.. Gidin görün.. Tuğralar ve Laleler adını taşıyan serginin seramikleri Sıtkı Usta'dan ya.. Tezhip sanatı da Doktor'dan.. Haddimi aşıp daha teknik alanlara girmeyeceğim. O kısmı, ailenin saraylısı Serpil anlatacak hafta sonunda.. Ben duygularımı yazarım ancak..
Kıtlıktan çıkıp, tepeleme doldurdukları tabaklarla aç karınlarını doyuran kalabalığın arasından görebildiklerime bayıldım, öldüm..
Vavların Aşkı (aşkı vav) çaktı beni yerimde.. İki vav harfi birbirine sarılmış..
Vav vav.. Vay vay!.. Hattat da Münevver Üçer, tezhip ustası da.. Bu iki vavın arasında bir lale yükseliyor.. Cengiz Özdemir'in hazırlattığı o muhteşem Laleler Belgeseli'nde (Cengiz, tam zamanı, o belgeseli, Star'da adam gibi bir saatte yayınla da, millet görsün) rastladığım nesli tükenmiş İstanbul Lalesi..
"Bunu alıyorum" dedim, Doktora.. Sıtkı Usta'dan da bir lale beğendim.. "Sponsor firma satın aldı onu" dedi.. Yeri geldi, Sponsor Firma Dabko.. Bir denizcilik şirketi.. Davetiyeler, kataloglar harika.. Nasıl masraf etmişler.. Sponsor firmaların hakkını vermek gerek. Günümüzde sanat onlarsız olmuyor. Teşekkürler, Dabko..
"O zaman" dedim, "Kuş.." Harika bir kuş.. 13 tane yapıp koymuş fırına Sıtkı Usta.. Biri sağlam çıkmış.. Ama ne kuş..
Serpil'le çıktık.. The Marmara'nın altında nefis bir pastane, snack var.. Orada Damat Fethi ile buluştuk. Alamünit (Fast Food'un 40 yıl önce klas adı buydu.. Fransızca.. Dakkada falan gibisinden) ama çok neşeli bir yemek yedik. Benim Meksika Chili Con Carne harikaydı. Serpil tattı "Artık ben de hep bundan yerim" dedi. Yemesi kolay değil. Salya sümük.. Öyle acı.. Ama nasıl lezzetli bir acı..
Ordan ver elini İş Sanat!.. Bir konser var.. Üstün zekâlı çocukların okulu Tevitöl yararına Burhan Öçal ..
Ben böylesini inanın tahmin etmiyordum..
Burhan da tıpkı Sıtkı Usta, tıpkı Dr. Üçer gibi dün ya çapında bir sanatçı.. Dünyanın en basit, belki de ilk sazı bir dümbelek, altı üstü..
Breh.. Böyle mi çalınır?.. Böyle mi sesler çıkarılır?..
Alaturka melodilerle caz yapıyor Burhan.. Öldüm, bittim.. Bir klarnet ustası var ekibinde.. Zurna.. Vay anasını sayın seyirciler.. Adam nasıl üflüyor..
Tevitöllü çocuklarla da iki şarkı çaldı.. Bir trompetçi öğrenci var.. Dinlemeye doyamadık.. Burhan ve onun yeni Oriental Ensamble'ı bizi bulutlara götürdüler..
Yere indiğimizde kar yağıyordu. Hava dondurucuydu..
Ama arka arkaya yaşadığımız güzellikler içimizi öylesine ısıtmıştı ki, soğuğu hissetmedik bile..