Kaplıca deyince anılarımdaki ilk isim Çelik Palas.. Bursa'da öğretmendi, Resmiye Teyzem.. Cumhuriyetin ilk kadın öğretmenlerinden. Lütfiye yengem gibi.. Ünlüydü zaten Resmiye ve Lütfiye Hocalar, Kilis'te..
Bandırma'dan Resmiye Teyzemi ziyarete gitmiştik. Teyzem de, bizi kaplıcaya götürmüştü.. Kaplıcanın doğal bir sıcak su olduğunu, içindeki çeşitli mineraller yüzünden de sağlığa çok yararlı olduğunu o zaman öğrenmiştim.
İkinci anı notum, orta lise yıllarında.. 1955 yazında köye gitmiştik gene.. Babam "Müthiş bir şey, sizi yarın götüreceğim" demişti, ağbimle bana.. Gittik.. Buz gibi Kocaçayın içinden fışkırıyordu sıcak su.. Kaplıca gibi.. Ama boşa akıyordu, kimse farkında olmadan.. Pardon farkında olan biri vardı.. İnek çobanı bir köy delikanlısı.. Suyun içinde öyle uzanmıştı.. Babam bağırdı, "Hey ne yapıyorsun orda.."
"Fuat Ağbi" dedi.. "Bu su sıcak.. Hayvanları otlara salarım, ben gelir burada manda gibi yatarım, akşama kadar.."
Nasıl gülmüştük.. Sonra slogan olmuştu.. "Hadi" derdi, babam.. "Gidip manda gibi yatalım.."
Sıcak suyun fışkırdığı yerde dere sığlaşırdı. Gider yatardık, soğuk suyun içindeki sıcak suyun içine... Manda gibi..
Ankara'da üniversite okurken merak sardım bu yerden fışkıran sıcak sular işine.. Daldıkça, Türkiye'nin nasıl bir hazinenin üstünde oturduğunu gördüm..
Bakın.. Dünya üzerinde kaç hastalık varsa, ona iyi gelen bir su, Türkiye'de var, inanın.. Ve de inanmazsınız.. Dünyanın dört bir yanından bilerek ve bularak Türkiye'nin en ücra köşelerine şifa kapmaya gelenler var..
Onlar biliyor, biz kıymetini bilmiyoruz. Tesis yapmıyoruz. Duyurmuyor, tanıtmıyoruz..
Türkiye, Türkiye'yi kurtaracak bir sağlıklı su hazinesinin üzerinde oturuyor.. Kimsenin umurunda değil..
Bunu niye yazdım..
Bakın bu Alaçatı Süzer Majesty Otele ikinci gidişim.. Meğer bu otelin alt katı kaplıca imiş.. Üç gün üzerinde yatıp, habersiz dönmüşüm.. Bu defa keşfettim..
Harika bir kaplıca hem.. Su tam otelin altından fışkırıyor. Yani boru ile taşıma falan yok. Doğrudan havuza.. Soğutma, ısıtma da yok. Doğal sıcaklık aynen mükemmel. Ismarlasan olmaz.. Kükürt ve demir bakımından zengin.. Yarım saat manda gibi yattım havuzda.. Çıktığımda nasıl rahattım. Bir seans.. Bir de kür yaptığınızı düşünün, bir hafta falan..
Niye kendimizden esirgeriz.. Çıktık.. Masaja.. Masajcımız Neşe.. Taş masajı hazırlamış bana.. İlk defa deniyorum bunu..
Etna Yanardağı'ndan çıkmış taşlar ısıtılıyor.. Uzak Doğu felsefesi.. Vücutta çakra denen merkezler var. 80 bin tane falan.. 40'ı önemli.. Yedisi de en asıl.. Tepemizden başlıyor, kuyruk sokumuna dek.. Her çakranın ayrı bir metal taşı ve rengi var.. Anlatsam buraya sığmaz.. İtalya'daki taşla, Çin Felsefesi'ni birleştirip tedavi etmenin nerden çıktığını anlatmak kitap olur zaten..
Ben işe baktım.. Masaj bittiğinde nasıl rahattım, anlatılmaz..
İkinci ve son gün, ille de Türk Hamamı.. Buldum mu girerim.. Hüseyin Usta'ya teslim ettik kendimizi.. Kelimi bile keseledi, üzerimde ölü deri kalmasın diye..
Sonra gene Neşe.. "Ayak masajı yapacağım bu defa" dedi.. Sadece iki ayağıma.. Refleksojoji diyorlarmış..
Gene Uzak Doğu ilmine göre, solunum, sindirim, düşünce, seks, aklınıza ne gelirse bunların merkezi ayaklarda.. Sadece ayaklara masaj yaparak bu merkezleri kontrol ve tedavi mümkün.. müş..
Aslında sağ omzum bir süredir fena halde ağrıyor. Gece uyandıracak kadar.. Ters bir hareket mi yaptık, arabada tam üzerine klima üflüyor ondan mı?. Yoksa artık zamanı, romatizma, eklem bilmemneleri falan mı?.. Güven'de de ayni arazlar var. Ertekin'e diyorum ki, "Yahu şu Burhan Hocamıza bir telefon et, gidip görünelim.. Edecek.. Altı aydır..
Neşe'ye "Ayağı boş ver, omzuma bak" diyeceğim.. Bir şey tuttu beni.. Demedim.. 45 dakika sadece iki ayağıma, bacağıma değil, ayağıma masaj yaptı Neşe..
Ve..
Ve o gece omzum ağrımadı.. Kesiksiz uyudum.. İyi mi?..
***
Cebinde biraz parası olanlar bu kür merkezlerine niye koşmazlar?.. Zenginlerimiz buraları niye keşfetmez?..
Büyük şirketler, üst düzey iş toplantılarını niye böyle kür merkezlerinde yapmazlar?.. Sabah toplantı, öğleden sonra kaplıca, spa, wellness Center, her neyse.. Kür ve masaj..
Hem toplantılarda verimin nasıl arttığını görecekler, hem de kafasını ve vücudunu böyle rahatlatan üst düzey yöneticinin performansının nasıl arttığını ilerleyen günlerde görecekler..
Türkiye hazine..
Alarko Su Oteli yapmış mesela, Antalya'da.. Doğuş'un Sheraton'u var, gene orda.. Öger'in Süzer'i Alaçatı'da..
Bu üç şirket bir denesin.. Sabah toplantı, öğleden sonra zorunlu kür programı uygulasınlar üst düzey yöneticilerine, kendi tesislerinde..
Farkı görecekler.. Görünce belki su ve kür turizmine daha çok yatırım yapıp, hem kendilerine, hem ülkemize çok daha büyük faydalar sağlayacaklar..
Gazeteciler..
Buralara gidin.. Görün.. Deneyin.. Yazın.. Su ve kür turizmi, petrol kadar müthiş bir kaynak.. Farkında değiliz.. Yazık oluyor!..