Hamzakoy otelinin terasındaki odamdan Süleyman ve Bülent Beyler'in zorunlu tatile tabi tutuldukları Hamzakoy Askeri Kamp Tesisleri'ne bakarak kahvemi içerken Celal Birsen koştu geldi..
Celal Birsen Gelibolu festivalini şemsiyesi altına alan adam.. Baş sponsor.. Hemen tüm destek ondan geliyor.. Kim Birsen.. Malatyaspor İkinci Başkanı.. Yani Malatyalı.. Ne işi var Gelibolu'da?.
Askerliğini Gelibolu'da yapmış.. Yaparken, anne ve babası onu ziyarete gelmişler. Cihat Bingöl'ün babası kasabanın ileri gelenlerinden. Ailenin buluşmasına yardım etmiş. Bu arada Cihat ile Celal tanışmışlar..
Cihat Bingöl kim?..
Gelibolu Belediye Başkanı.. Bir asker arkadaşlığı, bir minik yardımın vefası, Celal'i Gelibolu Festivali'ne sponsor yapmış.. O gün Malatyaspor sezon açıyor.. Celal Gelibolu'da festival yapıyor.. "Başkanımdan izin aldım" dedi..
Şimdi, başa dönelim.. "Festivali şemsiyesi altına alan adam" dedik ya.. Lafın gelişi değil.. Celal Birsen şemsiyeci.. Anlattı öyküsünü..
Çalışma hayatına, Mahmutpaşa derlerdi o zaman, İstanbul'un en ucuz pazarı idi.. Dükkânlar, sokak arasında tezgâhlar.. Bağıra çağıra satışlar.. İşportacıların her türlüsü.. "Elimde iki şemsiye ile gelirdim her sabah.. Biri beni dövmesinler, göz yumsunlar diye belediye zabıtasına.. Öteki satmak için.. O bir şemsiye ile geçimimi sağlarken, içimden yemin ederdim.. 'Ben dünyanın en büyük şemsiyecisi olacağım' diye.."
Şimdi o yaşta bir çocukta böyle bir karar.. Böyle yükseğe bir çıta..
"Hayallerinize sınır tanımayın" diyenleri ne kadar haklı çıkaran bir başarı öyküsü..
Celal Birsen, bugün belki dünyanın değil, ama Türkiye'nin en büyük şemsiyecisi..
Başta İtalya, İspanya, Akdeniz sahillerinde plaja giderseniz eğer, sizi güneşten koruyan şemsiye büyük olasılıkla Celal Birsen imzası taşıyordur. Tüm Avrupa sahillerine ihracat yapıyor..
Böyle başarı öykülerini sıralamak için el oğlu gazetelerle yetinmez, dergiler çıkarır. People, yani İnsan, Amerika'nın en büyük dergilerindendir örneğin.. Ercan Arıklı'nın en büyük özlemi idi, bu ülkede People çıkarmak.. Haftalık'ı People yapıyordu yavaş yavaş.. Kapağına anons koyuyordu her hafta.. "Bu hafta Haftalık'la 268 insan.. 135 insan" diye.. Öldü.. Unutuldu..
Oysa bu ülkede hayatı gazete yazısı, dergi öyküsü, roman, film olacak ne insanlar var..
İki şemsiyeden birini rüşvet verip ötekini satarak işe başlayan işportacı çocuğun bugün dünyaya şemsiye satması haber değilse, yazı değilse, röportaj, hatta dizi değilse, gazetecilik nedir, söyler misiniz?.. Böyle hayatı roman, hayatı film insanlar etrafımızda dolanıp duruyor, haberimiz yok.. Rastlarsak, dinlersek, farkına varırsak..
Şimdi Celal Birsen'in başarı öyküsünü okumaz mısınız, Kemalettin Tuğcu gibi yazılmış?..
Celal dedi ki.. "Hadi ağabey fırla.. Zaten geç kaldık.. Şehir meydanına gidiyoruz.. Rumeli Halk Oyunları Gecesi'ne.."
Vay vay vay.. Bu ne gecedir.. Uzun anlatmam gerek.. Salıya..