Medya, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin'in yorumunda birleşti.
Olimpiyatlarda umduğumuzu bulamadık..
Peki, medyadan umduğumuzu bulduk mu?..
Türkiye'nin olimpiyat ekibini eleştirenler, kendi olimpiyat ekiplerini beğendiler mi?..
Gerek yazılı, gerek görsel basınımız Atina Oyunları'nda kocaman bir "Sıfır" aldı..
Bir olimpiyat böyle izlenmez, böyle anlatılmaz, böyle yaşanmaz..
En büyük sorun buradan kaynaklanıyor..
Olimpiyatı yaşamak lazım.. Hani nerde?.. Nerde o insanlar?.. Nerde o gazeteciler, sunucular, yorumcular?..
Herhangi bir Avrupa gazetesi, ya da televizyonu ile bizimkileri bir mukayese edebilseydiniz?..
Mesela Eurosport ile TRT'yi.. Mesela Herald Tribune ile tüm Türk gazetelerini..
Ne kadar yaya kaldığımızı, nasıl zavallı, nasıl gülünç olduğumuzu görürdünüz.
17 olimpiyat günü 17 utanç günü oldu bizim için..
Utandık mı?.. Ne gezer..
***
TRT yayınları kelimenin tam anlamı ile bir yüz karası idi.. Futboldan başka bir şeyden haberleri olmayanların "Ne var yani.. Pekala anlattılar işte" demeleri, yayınları eleştirenlere saldırmaları, hem de bunu en ciddi (!) köşelerde yapmaları bu ülke medyasının "Tencere dibin kara.." durumlarının tam yansıması idi..
Bilmez.. Bilmediğini bilmez.. Bilene saldırır..
Ben TRT'den değil, Genel Müdür Şenol Demiröz'den umutluydum.. Orhan Ertanhan, İstanbul Bölge Müdürü'dür TRT'nin, beni oyunlardan bir ay kadar önce aradı..
"Bu olimpiyat işinde bize yardımcı olman gerek" diye..
"Atina'ya gitmem. Kararım kesin.. SABAH'ın müdürü Altan akreditasyonumu da yaptırdı, hazır. Ama kararım kesin, gitmeyeceğim" dedim.. "Ama olimpiyat konusunda fikri alanda her türlü yardımı yaparım."
Aradan zaman geçti.. Bu defa bizzat Genel Müdür'ün aradığını söyledi Yasemin.. Hemen geri döndüm..
"Çok az zaman kaldı Hıncal Bey" dedi, Demiröz.. "Gene de yapacak birşeyler var" demeye hazırlanıyordum ki, "Ligler haftaya başlıyor" dedi.. Meğer olimpiyatı değil, TRT'nin en yapmaması gereken yayını, futbolu kast edermiş.. Çok kibar bir şekilde sıyrıldım aradan.. "Tatile çıkıyorum, özür dilerim" dedim.. Çıkıyordum da.. Çeşme'ye..
Ertesi gün gazetelerde okudum. atv'den Faik Çetiner'i transfer etmiş TRT'ye..
TRT'nin Genel Müdürü.. Benim eski TRT'ci, kültür, sanat adamı diye büyük umutlar bağladığım Şenol Demiröz meğer popülizm tuzağına düşmüş.. Meğer pazar gecelerinin o rezillik kavga, döğüş, pislik yayınlarına özenmiş.. Onu nasıl yapacağını hesaplarmış, dağ gibi olimpiyatlar gelirken..
Futbol özel TV'lerde zaten var.. Futbol da değil.. Fener, Galatasaray, Beşiktaş.. Halkın vergileri ile yaşayan TRT, bu ucuz yarışın içinde mi olmalı, yoksa Türkiye'nin on yıllardır olimpiyat adayı bir ülke olduğu bilincinde, anayasada, TRT yasasında, TRT yönetmeliklerinde yazan asli görevi içinde tüm sporları halka tanıtma, sevdirme, gençleri, çocukları, ailelerini her spor dalı için teşvik edip desteklemeli mi?.. Ödenekli kurumların görevleri, tiraj ve reyting midir, yoksa bu tiraj ve reyting savaşında olmaya ihtiyaç duymadıkları için, halkı geliştirmeye bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye yönelik programlar yapmak mı?..
Üstelik TRT, tıpkı özel TV'ler gibi ligin 15 takımını, bu arada lider Trabzon'u da kenara itip, Fener, Galatasaray, Beşiktaş programı yapmaya başlamaz mı?.
İçimden bir cumhuriyet savcısına gitmek geldi.. Bedii Faik gibi.. "Bana suç olmayan tüm küfürleri söyle de edeyim" diye..
Şenol Müdür.. Anayasayı, yasayı, yönetmelikleri okudun mu?.. TRT'nin işi mi, Fener, Galatasaray, Beşiktaş programı yapmak?.. İşi mi?.. İşi mi ha?..
***
Ben TRT'yi başından beri futbol esiri olmakla suçluyordum.. Bir gün "Bu kadar eleştireceğine kalk kendin yapsana" dedim.. TRT Genel Müdürü Yücel Yener arkadaşım. Konuştum.. "En reyting yapmaz konuları anlatacağım.. En amatör sporları.. En yapayalnız sanatları.. Resmi, heykeli ekrana getireceğim, bir eğlence programı havasında.. Özel TV'lerin adını anmadığı alaturkayı, türkülerimizi, klasik müziği getireceğim. Böylece özel TV'lerin unuttuğu konuları halka götüreceğim" dedim. En ölü günü, saati istedim ki, kimse laf etmesin... TRT 2'de pazar öğleden sonra.. O zaman diliminde TRT'de reyting sıfıra yakın.. Kimse göz dikmez, itiraz etmez..
"Peki" dedi Yücel.. Başladık.. Sonra Yücel "Yahu bu çok güzel bir program oldu" dedi ve TRT'ye aldı..
Ben yıllık izin yapmam.. Yıllık iznim, cumartesi ve pazar günleridir.. 104 gün.. Pazar günümden vazgeçmem, tatilimden, yani kafa dinleme sürecimden 52'sinin, yani yarısının gitmesi demek..
Gitsin..
Hafta içi de iki gün toplantı yapıyoruz. Özellikle salı, eleştiri toplantıları tüm öğleden sonramı götürüyor.
Tüm bütçesi 6, yazı ile altı milyar lira olan bir program yapıyoruz.. Bana ödenen para, Yücel Yener'in deyimi ile "Kabak çekirdeği parası.."
300 milyon lira.. Yücel ayrıldıktan sonra yerine gelen vekil döneminde bu da yarıya indirildi.. 150 milyon lira..
Bunları niye böyle ayrıntılı yazıyorum, ilk defa.. Çünkü birtakım alçaklar, benim böylesi ithamlara yanıt vermeye tenezzül etmediğimi bildiklerinden, buldukları her medyatik ortamda hâlâ saldırıyorlar. Kuyruk acısı içindeki gazeteler de durmadan bunları haber yapıyor.
Bir şerefsiz, hem de "Başbakanlık denetleme raporuna bakın" diye sallayarak geçen hafta gene ortaya çıkmış.. 18 milyar!..
İşte rapor bende.. Geç raporu.. TRT devlet demek.. Verdiği her kuruşun kaydı, makbuzu, imzası vardır. Gidelim mi, alçak?.. Görmeye hazır mısın bordroları şerefsiz?..
Şimdi TRT'yi eleştiriyorum ya.. Akıllarınca "İşte bundan" diyecekler.. "Şenol Demiröz'den Tele Pazar teklifi bekledi.. Almayınca saldırıyor.."
6 milyar, tüm bütçesi Tele Pazar'ın ve Devlet Denetleme Kurulu raporunda tertemiz..
Nasıl olmasın.. Pazar günü öğleden sonra canlı yayın.. Gelen sanatçı ücretleri dahil, tümü 6 milyar lira.. O sıralar gene TRT'de bir gece eğlence programı sunan kişiye, sadece bir kişiye bir sunum parası 5 milyar ödeniyordu. Varın karşılaştırın.
Benim yanıt vermelerime alışmamış okurlarımdan özür dilerim.. Bu şerefsizleri, bu alçakları, bu gazeteci kisvesindeki iğrenç, rezil, mide bulandıran yaratıkları adam yerine koyup, yanıt verdiğim için..
Ama Tele Pazar pırıl pırıl bir ekibin, çok amatör ruhla yarattıkları bir programdı.. Üç otuz paraya haftada üç gün TRT'ye koşan genç arkadaşlarım adına konuşmak zorundayım.. Çünkü leke onlara da sürülüyor.. Hıncal ve Şürekası devleti nasıl soyardı diye.. İlk ve son defadır bu yanıt..
Halep orda, arşın burda.. İşte şiddetle eleştirdiğim TRT'nin Genel Müdürü de Ankara'da.. Gidin bütün belgeleri döksün önünüze.. Leke değil, gölge görürseniz eğer Tele Pazar'ın tertemiz kağıtlarında o zaman çıkın karşıma, ipe sapa gelmez internet sitelerinde, imzasız yazıların arkasına saklanan şerefsiz, alçaklar!..
İsteyenle istediği gün TRT'ye gideriz.. Hem raporun aslını okuruz.. Hem de TRT'den aldığım her kuruşun hesabına bakarız..
Ben Tele Pazar'ı Şenol Demiröz'den istedim.. Kapalı kapılar ardında değil.. Bu sütunlarda apaçık.. Herkes biliyor.. Demiröz genel müdür olmadan aylar önce..
"TRT ile işim olmaz.. Ama Yücel Yener ayrılınca, geride kalan kiyafetsiz muhterisler, Tele Pazar'ı yok ettiler.. Teklif edilirse bu, sadece bu programı yaparım" dedim.. Programa ve arkadaşlarıma inandığım için.. Bizi kovan kifayetsiz muhterislere inat olsun diye..
Demiröz Genel Müdür oldu. Bir süre sonra beni aradı. Genel konularda sohbet ettik. Sonra bir program önerdi.. Çok güzel.. Ama başka bir şey.. Gene gayet kibar reddettim..
Sonra Demiröz ekibi oluşmaya başladı, TRT'de.. Getirdiklerine baktım.. Hayal kırıklığı.. Tam hayal kırıklığı.. Ama bana ne?.. Tüm sorumluluk Şenol Demiröz'de.. Kendi inandıkları, güvendikleri ile ekip kuruyor.. Kurar.. Ama ben artık mesafeli dururum.. Atama öncesi yazılarımda Demiröz adına sorumluluk almışım.. Şimdi sorumluluğu iade zamanı..
Şimdi kenarda durma zamanı..
***
Olimpiyatlar konusunu birkaç hafta yazacağız.. Yazmamız gerek.. Tüm medyanın yazması gerek.. Ama nerde o medya.. Bu yüzden gene biz yazacağız.. TRT'yi, medyayı ve olimpiyatlarda Türkiye'yi yazacağız.. Olimpiyat adayı (!) Türkiye'yi de yazacağız.