"6 yıl önce buraya geldiğimde sıfırdım.. Ama onlar da sıfırdı" dedi, Gaffar Bey..
Gaffar Bey Osmanbey Tekstil İş Adamları Derneği'nden.. Moskova'da bu derneğin fuarı için gelen 104 firmadan birinin sahibi.. Birlikte defile izliyoruz.. Bizim kızlar.. Yüksel, Pınar.. Tuğçe.. Uğurkan'ın tüm kızları.. Beş dakika önce hepsi fıstık gibiydiler.. Şimdi hepsinin karnı burnunda..
Kim başardı bu mucizeyi yahu..
Mucize gerçek.. Başaran da işte bu Gaffar Beyin Gemkosu..
Altı yıl evvel başlamış, Türkel'in Moskova Fuarları..
"Altı yıl evvel, ben elimi kolumu sallayarak geldim buraya.. Tek müşterim yoktu.. Ama Rus kadınları da hamile kaldıklarında farklı şeyler giyeceklerinden habersizdiler.. 'İkimiz de sıfırdık' dediğim bu... Bugün 10 dükkanım 250 bayim var, Rusya'da.. Her şey bu fuarla başladı ve hızla gelişti.."
Gemko hamile kadın giysileri yaratıyor, üretiyor.. Boş pazarda hızla gelişiyor.
Rusya'ya tekstil ihracımız ne bilir misiniz?..
10 milyar dolara yaklaşıyor..
Türkiye'yi ayakta tutan sütunlardan bir tanesi tekstil.. Tekstilde en iyi müşterilerin başında da Rusya geliyor..
Ve de tekstili bekleyen bir tehlike var.. Herkes bunu konuşuyor.. Herkes, hemen herkes bundan korkuyor.. Dünya Ticaret Anlaşması.. Sınırlar, kotalar 2005'te kalkıyor.. "İyi ya işte.. Biz ihraç eden ülke değil miyiz?. Sıkıntımız kotalar değil mi?.."
Tamam da, kotalar Çin için de kalkıyor.. İşçiliğin neredeyse sıfır olduğu Çin'in önündeki kotalar kalkarsa, onların maliyeti ile mücadele etmenin imkanı var mı?.. Ortalığı Çin malları çok ucuz işgal ederse, o maliyeti rüyasında görmeyen uygar dünya tekstil sanayisi nasıl dayanır?..
Türkiye'de tekstilcilerin ağzını bıçak açmazken, bir Abdullah Kiğılı bas bas bağırıyordu..
"Çin bize açılıyorsa, biz de Çin'e açılıyoruz.. l.5 milyarlık bir pazara.."
Moskova'da Mehmet Rıza Aytek'i tanıdım. Tanımakla da gurur duydum..
O da Osmanbey iş adamlarından.. Adam, lafın gelişi değil..
"Çin'in nüfusu 1 milyar 250 milyon.. Bu nüfusun 250 milyonu, Amerikan standartlarında yaşıyor.. Amerika'nın nüfusundan fazla Amerikalı var sanki Çin'de.. Bu 250 milyon iyi kazanıyor.. İyi harcıyor.. Marka giyiyor. Bunlara Çin Malı giydiremezsiniz.."
Adam araştırmış, incelemiş..Mantık sağlam.. Ne gelecek diye bekliyorum..
"Çin'de emek var.. Bizde estetik.. Onların maliyeti düşük, ama bizim katma değerimiz var. Sanat.. Bu işi daha iyi biliyoruz.. Bu sanatı, mallarımıza eklersek, Çin'e hem de öyle gireriz ki!.."
İşte bana böyle düşünen adamlar gerek..
80'li yıllarda Özal, yerli sanayiyi güya koruyan yasaları kaldırınca, bir gurup paniklemişti..
O zaman Arçelik Genel Müdürü Hasan Subaşı'yı dinlemiştim..
"Bu kararlar bize Avrupa ile yarışma fırsatı veriyor. Şimdi onlar ayarında, hatta daha iyisini yapmak zorundayız. Benim mühendislerim, dizayncılarım, ustalarım, işçilerim, bunu başaracak güçtedir."
Fabrikanın yaşlı ustabaşısı genç Hasan'ın elini öpmüştü ertesi gün.. "Bize güvendin Hasan Bey seni mahcup etmeyiz" diye..
Arçelik bugün dünya devlerinden bir marka.. O zaman dünyayı saran markalar, mesela o Grundig, bugün Arçelik şemsiyesi altına sığınarak yaşam yolu arıyorlar..
Türkiye dünyaya otomobil satmaya, kendi uçağını yapmaya başladı..
"Milyonlarca ucuz işçi ile üzerimize geliyorlar" paniğine kapılmak ile "Milyonlarca Çin zengini pazarda bizi bekliyor" bilincine sahip olmak arasındaki farkın adı "Başarı!.."
Kaybetmek için doğanlar, loserlar panikte.. Kazanmaya gelmişler, winnerler, yani Kiğılı ve Aytek gibi olanlar, 2005'i heyecanla bekliyorlar..
Çin'e girmek için..