YazIp yazmamak konusunda çok düşündüm.. Sonunda yazmazsam kendime ihanet edeceğim kararına vardım..
Yekta Kara, İstanbul Operası'nı dünya düzeyine getiren, Avrupa'ya taşıyan müthiş övgüler alan bir yönetmendi. Kifayetsiz muhteris bir politikacı kancayı takınca, itildi, kakıldı..
O gitti, Opera'nın o görkemi de gitti.. Ne bir Tosca, ne bir Turandot, ne bir Salome gelmedi uzun zaman..
İl Trovatore Yekta Kara'nın dönüşü olacaktı..
Doğru bir seçim miydi, Yekta Kara için..
Bence değil.. Görkemli sahneleri ile Operayı bir temaşa sanatına taşıyan ve halka sevdiren bir yönetmen, Trovatore'nin kısıtlı imkanlarında ne yapabilirdi ki..
Trovatore, Verdi müziğinin en güzel örneklerini taşır.. Ama "Dinleme" operasıdır. Seyir değil.. Plakta bayılırım. Ama koltuğa oturup sahneye bakmaya başlayınca, esnememi güç önlerim.. Çünkü bu operada eylem yoktur.. Sopranolar, tenorlar, bariton ve baslar ortaya gelerek olayları anlatırlar.. Hep anlatırlar. Sahnede bir şey cereyan etmez..
Şimdi Kara bu güçlüğü nasıl aşacak?.. O kendisinden beklenen görkemli sahneleri nasıl yaratacak?.. Trovatore'yi plak canlandırmasından çıkarıp sahneye koyacak mı?..
Ney'de olduğu gibi, arkaya bir tül perde çekip onun gerisinde anlatılanları mı canlandıracak.. Yoksa, dev video duvarlar kullanıp, sözleri digital görüntülerle mi destekleyecek?.. Bugünün dev teknolojik imkanlarını mı kullanacak?..
Hayır.. Hiçbiri değil.. Bence bir fanteziden, hem de oturmamış ve yakışmamış bir fanteziden öteye gitmeyen, şövalyelerin arasına, bugünün komandolarını katma fikri de, iğreti bir teğelden öte geçememiş..
Bunlara Osman Şengezer'in bir zevksizlik baş yapıtı dekor ve kostümleri eklenince..
Osman'ı anlamam mümkün değil.. Bazan harikalar yaratıyor.. Bazan böyle facialar..
O kelebek konmuş gibi duran 20'nci yüzyıl savaş fotoğrafları.. Pes..
Yahu kırmızı fosforlu komando askeri olur mu?.. 5 kilometreden görüp mıhlasınlar diye..
Yahu o bir renk cümbüşü Çingenelere tek tip elbise giydirilir mi?..
Büyük bir heves ve heyecanla taa Ankaralara gitmiştim, Şen Dul için.. Dünya kaden güzeli en görkemli giyindikleri yer ve zamanda, Osman'ın aynen üniforma gibi tek renk üzerine rüküşlükleri öldürdü beni.. Nasıl kaçtığımı bilemedim.
Evin İlyasoğlu "Herhalde Opera'nın imkanları bu yıl çok kısıtlı.. Bütün kostümler ayni top kumaştan yapılıyor" diye yazdı zarifane.. Ben öyle olamadım..
İçimde hep gençleri dinlemek vardı.. Galada "İhtiyarlar" tercih edildiği için.. Ama ikinci seyri göze alamadım..
Aklımda bir tek Çingeneler Korosu kaldı, İl Trovatore'den.. Muhteşem Koro (Tebrikler Gökçen Koray) muhteşem söyledi..
Gerisi..
Bunu saymıyorum Sevgili Yekta..
Bize bir "Yekta Dönüşü" borçlusun!..
***
Ve de Sevgili Suat Arıkan.. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin başına hoş geldin. Aslında geç geldin. Bu sezon daha önce planlananları uygulamak zorundasın.. Senin yılın gelecek sezon olacak. İnan, senden daha heyecanla bekliyorum, Profesör Mesut İktu'ya yaptıkları için yürekten teşekkür ederken..