Güzel yazı yazma sanatının birinci maddesi, beyinle elin uyumlu, paralel, senkronize çalışmasıdır. Bu uyumu ne kadar iyi sağlarsanız, yazınızı o kadar keyifle yazarsanız.. Ve işte yazarlığın sırrı.. Siz ne kadar keyifle yazarsanız, okur o kadar keyifle okur.. El yazısı yazmaktan hep nefret ettim. Bu yüzden ilk fırsatta daktiloya geçtim ve sevgiliye mektuplarımı dahi daktilo ile yazdım.. Bilgisayarla yazmaya senelerce direndim. Ben daktilo ile yazardım, Yasoş, bilgisayara girerdi. Sabah'a transfer oldum. Dinç Bey müessesede daktiloyu yasaklamış. Bana ayrıcalık tanıdı. Bir ben daktilomla yazıyordum.. Sonra ufak ufak bilgisayar denemelerine giriştim, alıştım, sevdim, bayıldım.. Şimdi öyle yazıyorum.. Bülent Bey, (Ecevit) bu geçişi yapmadı. Hatta elektrikli, elektronik daktiloya bile geçmedi. Kendi daktilosu ile yazdı hep.. İslam Çupi öldü gitti, daktilo tuşuna basmadan. Hattat gibi yazardı el yazısını.. Kocaman harflerle.. Bir küçük yazısı on onbeş sayfa tutardı, harflerin cesametinden. Yazarken seyrettim İslam'ı birkaç defa.. Harfleri inci gibi çizerken kağıda, nasıl zevk aldığı akardı yüzünden.. Babam, kitaplar yazdı, eski Türkçe ile.. Tarihin en büyük Cumhuriyetçilerinden biri olduğu halde.. Evde dört daktilo varken.. Neden.. Kafası ile elinin en güzel uyumunu öyle sağlardı da ondan.. Neyle yazdığın değil.. Neyi yazdığın dahi değil.. Yazarlık, nasıl yazdığındır, melali anlamayan gençler!. Nasıl yazdığın!.. (Bu yazımı Mehmet ile Emre'ye ithaf ettiğime dair bir not gerekiyor muydu acaba?.)