Halk arasında, "Filler tepinir, çimler ezilir" şeklinde bir söz vardır. FIFA, dünya; UEFA ise Avrupa futbolunun patronudur. Bu iki dev arasında son yıllarda yaşanan fikir ayrılıkları vardı. Ve Sepp Blatter ile Lennart Johansson arasında yaşanan çekişmeden Blatter galip çıktı... UEFA seçimlerinde Blatter'in desteklediği Michel Platini "Yıkılmaz" denilen 77 yaşındaki Johansson'u sandıkta devirdi. Platini kıran kırana geçen seçimde 27 ülkenin oyunu alırken Johannson 23 oy toplayabildi.
UEFA seçimlerinin bizim açımızdan sevindirici yönü Şenes Erzik'in 37 oy alarak yeniden yönetime girmesi oldu. Başkan Platini'nin 27 oy aldığı seçimde Erzik'in 32 oy toplaması hem sevildiğinin bir göstergesi hem de yıllarca o koltukta boşuna oturmadığının ve gücünün bir kanıtı... Sayın Erzik bir aksilik olmazsa Platini yönetiminde birinci asbaşkan olacak.
Bu seçimden ders çıkararak Türk kulüplerinin yöneticilerinin Şenes Erzik'e karşı daha büyük şevkat ve büyük saygı içinde olmaları gerektiğini savunuyorum.
***
Türkiye-İsviçre maçında yaşanan olaylardan sonra FIFA her ne kadar 6 maçlık ceza vermiş gibi görünse de aslında Türkiye'yi kupalardan men etmişti. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy ve Şenes Erzik güçlerinin ve çevrelerini kullanarak bu cezayı önce 6 maça sonra da 3 maça indirdi. Ulusoy da Platini'nin kazanması konusunda çalışarak bir ölçüde Blatter'e olan vefa borcunu ödedi... Türkiye'de her ne kadar eleştirilse de Haluk Ulusoy'un Türkiye dışında güçlü ilişkileri var. Platini'nin seçim söylemlerinde, "Şampiyonlar Ligi statüsünü değiştereceğim. Avrupa'nın büyük liglerinden 4 takımın katılmasını haksız buluyorum. Küçük ülkeleri de Devler Ligi organizasyonu içinde görmek istiyorum. Bu sayıyı 3'e indireceğim" sözleri etkili oldu. Ancak Sayın Haluk Ulusoy da bir haftalık yurt dışı seyahatlerinde Bosna, Makedonya, Malta, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya federasyon başkanlarıyla bir görüşme yapıp oyların Platini'ye kullanması konusunda çaba harcadı... Ve başarılı oldu. Platini'nin seçimi kazamasından ve Erzik'in yeniden seçilmesinden sonra 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın Türkiye'de yapılması konusunda bir umut doğdu. Avrupa'da güçlü lobiye sahip Ulusoy'un yapacağı en önemli girişim hükümetle arasını düzeltmek. Yani Ulusoy, uluslararası alanda gösterdiği diyalog başarısını Türkiye'de göstermeli. Hükümetle yaşadığı kavgada bir adım atıp barış elini uzatmalı... Uzatacağı bu ele eğer hükemet karşılık vermezse medya olayın takipçisi olacak ve arkasında duracaktır. Türk futbolunun ekonomik açıdan büyümeye ihtiyacı vardır. İnanıyorum ki; sağlanacak barış Türk futbolundaki kaosu gül bahçesine döndürür.
Churchill beğendim bir söyleminde şöyle der: "Dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa yarını kaybederiz."
Yarını kaybetmek istemiyorsak zaman varken dostluk ve barış için adımlar atmalıyız.