Yıllardır gitmek istediğim halde bir türlü ayaklarım beni oraya götürmedi. Bugün bütün planlarımı iptal ettim. İstanbul'un çıldırtıcı trafiğine aldırmayıp yollara düştüm. Biraz zor da olsa kapısına ulaştım.
Kilyos Kimsesizler Mezarlığı'ndan bahsediyorum.
İstanbul Sarıyer'de bulunan Kilyos Mezarlığı'nın bir bölümü kimsesizlere ayrılmış. Kapıdaki güvenlik görevlisine Kimsesizler Mezarlığı'nın yerini sordum. Detaylı tarif etti ve ekledi: Zaten görünce anlarsın hiç ağaç ve mezar taşı yok.
Gerçekten dediği gibi oldu. Devasa büyüklükteki alanda hemen farkediliyordu. Mezarlığa bakımsız demek haksızlık olur. Ama nedendir bilinmez Kimsesizler Mezarlığı'na ağaç dikmek kimsenin aklına gelmemiş. Elbette tek bir çiçek de yoktu.
Burada mezar taşı yok ve isimler de. Sadece sayılar var. 1'den 900'e kadar görebildim. Diğer mezarlar dağınık olarak farklı bölümlerdeydi. Demirden bir çubukla toprağa saplanmış rakamlar. Bazıları düşmüş. Onları kaldırıp tekrar toprağa sapladım. Kimbilir belki bir gün bir yakını bulur. Yeri kaybolmasın...
BU MEZARLIKTA FARKLI BİR SUSKUNLUK VAR
Benim gözüme çarpan ilk detay mezar taşı olarak kullanılan teneke levhalardaki özensizlik oldu. Bir yağlı boya fırçası ile rastgele bir numara yazılmış. Bazılarında odun parçası ya da kaldırım taşı var. Kimsesiz de olsa bir insanın daha fazlasını hakettiğini düşünüyorum.
Diğer mezarlardan farklı olarak burada başka bir suskunluk var. Ağaç olmayınca kuş sesi de duyulmuyor. Bu sessizlik hiç bozulmuyor. Bayramlarda bile.
Biz de gelenektir; dini bayram arefelerinde mezarlar ziyaret edilir. Kimsesizler Mezarlığı'nın bayramlarda elinde çiçekle gelen, bir tas su döken ziyaretçisi hiç olmuyor.
Mezarlığın tasarımı da çok ilginç. İç içe yapılmış iki mezar arasında ince bir beton var. Adeta hiçbir ziyaretçilerinin gelmeyeceği düşünülerek yapılmış.
GERÇEKTEN BU İNSANLAR KİMSESİZ Mİ?
Dua ettikten sonra bir bankta oturdum. En çok orada yatan insanların hayatlarını merak ediyorsunuz. Neden bir yakınına ulaşılamamıştı? Acaba aileleri onları inkar mı etmişti? Gurbette bir mülteci miydi? Gerçekten kendisini seven kimse yok muydu bu hayatta? Ya da yalnızlığı kendisi mi tercih etmişti? Yalnız ölürken ne hissetmişti? Kimsesizler mezarlığında yattığının farkında mıydı? Aşiyan mezarlığından yatsaydı daha mı huzurlu olurdu?
Bu soruların hiçbirinin bence cevabı yok.
Aslında bu insanlara kimsesiz demek de yanlış bence. Bir insanın nasıl kimsesi olmaz ki? Bir yakınına ulaşılamayan insan demek daha doğru olmaz mı?
Yakın çevremizdeki bir insana ulaşamasak ortalığı ayağa kaldırırız. Ama bu insanların kimse peşine düşmemiş. Belki de yakınları, ölen insandan daha çaresiz ve yalnızdı.
Sonra düşündüm… Aslında bütün mezarlar kimsesiz değil mi? Ölünce hepimiz toprağın altında yalnız ve kimsesiz kalmayacak mıyız sonuçta. Evlatlar ayda yılda bir gelir. Torunlar ise mezar yerini bile hatırlamaz. Sonra unutulur gideriz.
İnsanlık tarihi boyunca 117 milyar insan yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. Kaçı hatırlanıyor sizce? Çoğunun mezarı bile yok. Kendi kendime "Kimsesizlerin mezarlarına üzülmeyi bırak, bir hardal tanesi kadar iyilik ve kötülüğün unutulmayacağı, yalnız başına Allah'a vereceğin hesabı düşün" dedim.
HER ŞEHİRDE KİMSESİZLER MEZARLIĞI VAR
Gelelim Kimsesizler Mezarlığı'nın geçmişine. Kimsesizler Mezarlığı'nın tarihi Osmanlı'ya dayanıyor. Ancak bu adı taşıyan bir mezarlık yok. Cenazenin kimsesiz olduğu mezar taşından anlaşılıyor. Mezar taşında kitabe yerine basit bir çizim yeralıyor. Adı da Garip Mezarı olarak biliniyor. Kaynaklara göre Osmanlı döneminde bazı kimsesizler Edirne'deki Deliler Mezarlığı'na gömülüyor.
Günümüzde ise her şehirde bir kimsesizler mezarlığı bulunuyor. İstanbul Kilyos Kimsesizler Mezarlığı ise belki de en bilineni. Mezarlıkta 3 bine yakın kimsesiz yatıyor. Sadece dörtte biri kadın. Bazı cenazelerin cinsiyeti tespit edilememiş. Bu sayıya haftada bir ya da iki kişi ilave ediliyor.
Benim Kilyos Mezarlığı ziyaretim sırasında 3 mezar yeri kazılıyordu. Mezarlıkta bulunanların yaş ortalaması 58.
Bazı belediyelerin yönetmeliğinde kimsesizlerin mezarlarını sadece 5 yıl boyunca muhafaza etmekle mükellef olduklarını yazılıyor. Yani 5 yıl boyunca sahip çıkan olmazsa kimsesizin artık bir mezarı bile olamayacak.
Hayatını kaybeden birinin kimliğine ulaşılmazsa ve bir yakını tarafından sahip çıkılmazsa yasalara göre kimsesiz kabul ediliyor. Cenazeler Adli Tıp Kurumu'nda 3 hafta bekletiliyor. Her ölüye bir numara veriliyor ve bu numaralarla birlikte DNA'lar saklanıyor. Bir isimleri yok ama doku örnekleri mevcut.
Bazı mezarlar sonsuza kadar kimsesiz kalmıyor. Az sayıda da olsa cenazesinin peşine düşenler mezar yerini bulmayı başarıyor. Daha çok miras davalarında. Mezar yerini taşımayı tercih edenler olduğu gibi sadece bir mezar taşı yaptırarak yakınlarının cenazelerine sahip çıkanlar da olabiliyor.
KİMSESİZLER MEZARLIĞININ 'VATANSIZ' BEBEKLERİ
Kimsesizler Mezarlığı'nın hemen yanıbaşında bebek mezarlarına rastlamak mümkün. Bir ailesi olmasına rağmen kanunlara göre "vatansız" sayılan mülteci bebekler, Türkiye'nin birçok şehrinde Kimsesizler Mezarlığı'na defnediliyor. Türkiye'den ayrılarak dünyanın başka ülkesinde umut arayan aileler ise mezarlarına sadece bir isim yazarak bebeklerine veda etmek zorunda kalıyorlar.
Avrupa hayali kurarak bilinmez bir yolculuğa çıkan, Ege'de boğularak yaşamını yitiren kimsesiz mülteciler ise İzmir'deki Doğançay Mezarlığı'na defnediliyor.
Zorlu yolculukları sırasından yaşamını yitiren kimsesiz göçmenlerin son duraklarından biri Van'daki Seyrantepe Mezarlığı. Büyük kısmı Afganistan kökenli olan bu insanlar çoğu zaman donarak yaşamını yitiriyor. Van Gölü'nde boğulanların sayısı da az değil.
Üzülerek şunu söylemek mümkün. Sadece Türkiye'de değil dünyanın birçok ülkesindeki Kimsesizler Mezarlıkları giderek bir düzensiz göçmen mezarlığına dönüşüyor.
15 YIL ARADI KİMSESİZLER MEZARLIĞI'NDA BULDU
Kimsesizler Mezarlığı'na 'yalnızların son durağı' deniliyor ama bunun bazı istisnaları da var. 17 Ağustos 1999 depreminde eşini kaybeden 5 çocuk babası Ahmet Özden, 15 yıl boyunca eşini aradı. Mücadelesinden hiç vazgeçmedi. Bu arayışı 2016'da Şişli Etfal Hastanesi'nden gelen bir haber ile sona erdi. Sevinç ve üzüntüyü bir arada yaşayan Ahmet Özden, eşinin Kilyos Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldüğünü öğrendi. Fatma Özden'in mezarı Kilyos'tan alınarak Sinop'a nakledildi. Artık bir mezar taşı var.
Prof. Nihat Hatipoğlu
KİMSESİZ CENAZE MÜSLÜMAN KABUL EDİLİR
Bir yakınına ulaşılamayan kimsesiz insanlar herhangi bir şekilde yaşamlarını yitirirlerse bunların cenazeleri islami usullere göre defnedilir ve namazları kılınır. Kendileri için dua edilir. Eğer üzerlerinde başka bir dine mensup olduklarını gösteren bir sembol ya da bir dövme varsa farklı bir dinden olduğu düşünülür. Mensubu olduğu dinin kurallarına göre dini hizmet vermek daha uygun olur.
Bir de önemli hususa dikkat çekmek istiyorum. Bir şekilde Ortadoğu'dan ya da Afrika'dan ülkesini terketmek zorunda kalan ve gurbette ölen kimsesiz insanlar var. Peygamberimiz "Gurbette ölen şehittir" buyurmaktadır. Kimsesizler mezarlığında bulunan bir Fatiha bekleyen müslümanlar için mezarı başına gidip dua etmemiz ihlaslı bir davranış olacaktır.