Çarşamba sabahı dünya ve ABD nihayet seçim sonrası döneme girmiş olacak. Yarın sandık başına gidecek olan Amerikan halkı toplam 6 aydır yoğun bir şekilde devam eden propaganda yarışından herhalde bunalmış durumda. Tabii ki bu arada seçmenlerin neredeyse yarısının oy kullanmama ihtimali de yüksek. Zira sandığa gitme oranı geleneksel olarak düşük bu ülkede. Siyasete heyecan her ne kadar düşük olsa da şurası kesin: Artık boş vaatler yerine somut icraat görmek istiyor halk. Özellikle de ekonomik durumdaki belirsizliğin bitmesi beklentisi var. Bu köşede hep belirttiğimiz üzere seçimlerin sonucunu ekonomi belirleyecek. Eğer sabaha kadar ayakta kalıp seçim sonuçlarını izlemeye niyetiniz varsa, size tavsiyem 3 anahtar eyalete bakmanız. Bunlar başta Ohio olmak üzere, Florida ve Virginia. Eğer Obama Ohio'yu kazanırsa bunun temel nedeni 2009 yılında iflas etmek üzere olan Amerikan araba sanayiini devlet desteğiyle kurtarmış olması olacak. Ohio'daki sendikalar Obama için mobilize olmuş durumda ve işsizlik ülke geneline göre daha düşük. Eğer Romney Ohio'yu kaybederse Florida ve Virginia'yı kazanmak bile kendisine yetmeyecek. 1964 yılından bu yana Ohio'yu kaybederek seçim kazanan Cumhuriyetçi aday yok. Bir tahmin yapmam gerekirse Obama Ohio'yu küçük bir farkla kazanarak Beyaz Saray'da kalacak. Fakat sonuç ne olursa olsun kıl payı bir zafer olacak bu. Hatta Obama'nın başkanı belirleyen eyaletlerde delege yarışını kazanarak (buna electoral college sistemi deniyor) seçimleri kazanması ama ülke genelindeki toplam oylarda Romney'nin önde olması mümkün. O zaman Romney seçimi 2000 yılında Al Gore'ın kaybettiği gibi buruk bir şekilde kaybedebilir.
Sonuç olarak ister Obama ister Romney olsun ABD ve dünyayı son derece zor bir dönem bekliyor. ABD açısından temel zorluk hemen aciliyet teşkil eden bütçe konusu. Obama kazansa bile Temsilciler Meclisi yüzde doksan ihtimalle Cumhuriyetçi Parti'nin elinde olacak. Bu nedenle Obama'nın yüksek gelirli kesimden daha yüksek vergi almayı planlayan bütçe tasarısı veto alacak. Bütçe konusundan yaşanacak olan bu kriz otomatik olarak kamu harcamalarında kısıtlamalar getirecek. Aynı zamanda orta sınıfa Bush döneminde getirilen vergi indiriminin sona ermesi nedeniyle de vergiler yükselecek. Bu durumda bütün tahminler Amerikan ekonomisinde yeni bir durgunluk dönemiyle beraber işsizlik oranının da artacak olması. Kısacası seçim sonrası bütçe krizi ve durgunluk kapıda. Amerikan ekonomisinde görülmeye başlayan cılız kalkınma böylece sona erecek gibi.
Peki ya küresel gündem ve dış politika? Yeni yönetimi bu alanda da birçok sorun bekliyor. İran nükleer dosyası, Afganistan- Pakistan meselesi, Ortadoğu barış sürecinin canlandırılması, Avrupa'da bitmek bilmeyen finansal kriz, Çin ile gergin ilişkiler hep önemli sorunlar. Ama Washington'da önemli olan değil acil olan sorun gündemi belirler. En acil mesele tabii ki Türkiye'nin de ciddi beklentiler içinde olduğu Suriye krizi. Fakat ne Obama ne de Romney Suriye'de taşları yerinden oynatacak ciddi bir politika değişikliği girmek niyetinde. Ortak kaygı Suriye'deki muhalefet içindeki radikal İslamcı unsurlar. Aynı zamanda Washington, Sünni ve Müslüman Kardeşler hâkimiyetinde olan Suriye Ulusal Konseyi konusunda gittikçe daha olumsuz bir yaklaşıma gidiyor. Yeni bir yapılanma arayışı Doha'da önümüzdeki günlerde devam edecek. Hillary Clinton'ın bu yeni arayışlar konusunda "seçilecek lider kadrosu, tüm Suriyelilerin haklarını savunacak ve koruyacak kararlılıkta olan kişiler olmalı" sözleri bu nedenle önemli. Bu arada askeri cephede yeni politikalar pek konuşulmuyor. Direnişi silahlandırmak veya uçuşa kapalı bölge yaratmak konusunda bir kararlılık olmadığı gibi tam tersine bu yönde atılacak adımlara gittikçe daha soğuk bakılıyor. Sonuç olarak seçim sonrasında Suriye'de yeni bir Amerika beklentileri olanlar hayal kırıklığı yaşayacaklar.