Geçen hafta Florida'nın Tampa şehrinde üç gün süren konvansiyon süresince Cumhuriyetçi Parti, Mitt Romney'i ABD halkına anlatmaya ve sevdirmeye çalıştı. Perşembe akşamı Romney'nin adaylık konuşması ile noktalanan konvansiyon sonrasında artık ABD Romney'yi biraz daha iyi tanıyor. Ülke ciddi derecede kutuplaşmış durumda.
Buna rağmen en koyu Cumhuriyetçi seçmenlerde bile Romney konusunda bir tedirginlik seziliyor. Zira Romney bir Clinton veya Obama kalibresinde politikacı değil. Hitabet yeteneği sınırlı. Tutuk ve tıkanık bir stili var. Yapay gülümsemesi ve karizmatik olmaktan çok uzak havasıyla kendini seçmenlere sevdirmekte Obama'ya oranla çok zorlanıyor. Buna rağmen kamuoyu yoklamalarına göre Obama ve Romney arasındaki fark kıl payı. Florida, Ohio, Virginia, Illinois, Michigan, Missouri gibi seçimin sonucunu belirleyecek anahtar eyaletlerde kimse Obama'nın kazanacağını garanti edemiyor. Romney'nin şansını artıran temel konu tabii ki ekonomi. ABD siyasi tarihinde, yüzde 8 işsizlik oranıyla seçim kazanmış başkan yok. Daha önce Jimmy Carter ve baba Bush gibileri hep ekonomi nedeniyle seçimleri kaybettiler. Aynı şey Obama'nın da başına gelebilir. Bu saydığımız anahtar eyaletlerde (Amerikalılar "swing state" diyorlar bunlara) Obama istediği sonucu elde edemezse 2013'e Beyaz Saray yeni bir yönetim altında girebilir.
Peki Romney kazanırsa ne olur? Her ne kadar ABD'li seçmen için ekonomi önde gelse de, Türkiye ve dünya açısından asıl soru ABD'nin Romney ile nasıl bir dış politika izleyeceği. Bu soruya cevap vermek için Romney'nin dış politika alanındaki danışmanlarına bakmak gerekiyor. Neokonlar ve realistler arasında bölünmüş bir tablo çıkıyor karşımıza. George W. Bush yönetiminde görev almış bir kesim neokon şahinler Romney'nin ekibi içinde de yerlerini almış durumda. Bunlar İran konusunda Obama'yı fazla yumuşak bulurken, Obama'nın İsrail ve Filistin politikasını yerden yere vuruyorlar. Irak'ı pek ağızlarına almasalar da Afganistan'dan çıkma konusunda Obama'nın yapay bir takvim yarattığını söylüyorlar. Ama Irak ve Afganistan savaşları ABD halkının gözünde popüler olmadığı için sesleri pek de yüksek çıkmıyor.
Ayrıca Usame Bin Ladin Obama döneminde öldürüldüğü için terörle mücadele konusunda Beyaz Saray'ı eleştirecek halleri de yok. Durum böyle olunca geriye artan borç oranına rağmen Pentagon'un bütçesini korumak, ABD'nin Suriye'de daha ciddi liderlik göstermesi, Rusya ve Çin'e karşı daha sert duruş gibi politikaları savunuyor durumdalar. Suriye, Romney ekibi içinde neokonlar ve realistler arasında en ciddi fikir ayrılığı yaratan mesele. Richard Haas gibi realistler Suriye'den uzak durulması gerektiğini savunurken, Eliot Abrams gibi neokonlar Libya gibi bir NATO müdahalesi gerektiğini söylüyorlar. İran ve İsrail konusu hariç, Romney'nin bu konularda ne düşündüğü ise pek bilinmiyor. Seçim yarışı bu kadar ekonomi merkezli olunca Romney'nin Suriye konusundaki fikirlerini merak eden bile olmuyor. Öte yandan herkes biliyor ki Romney kazanırsa ilk yapacağı iş Obama'nın sağlık reformunu rafa kaldırmak olacak. Sonuç olarak Romney kazanırsa dış politikada kafası karışık ve ekonomik alanda sosyal devlet kavramına düşman radikal kapitalist bir Beyaz Saray çıkacak karşımıza.