Obama göreve gelirken Afganistan için "meşru ve gerekli" bir savaş, Irak için "yanlış ve lüzumsuz" bir macera ifadelerini kullandı. Amerikan halkı genel olarak aynı kanıdaydı. Ne de olsa 11 Eylül saldırısı, El Kaide, Taliban ve Afganistan arasında bir nedensellik zinciri vardı. O nedenle ABD'nin Afganistan savaşı meşru ve gerekli bir savaştı. Oysa Saddam Hüseyin'in 11 Eylül terör saldırısıyla hiçbir ilgisi yoktu. Bush ve neokonlar, 11 Eylül'ü Irak'a saldırmak için bir bahane olarak kullanmışlar ve yüz binlerce masum Irak vatandaşının ölümüne sebep olacak bir savaş başlatmışlardı. O nedenle Obama'nın Irak'tan çıkma ve Afganistan'a odaklanma stratejisi Amerikan halkı tarafından kabul gördü.
Bu stratejisi sayesinde Obama bir taşla iki kuş vurdu. Bir yandan "Demokratlar zaten hep savaştan kaçar" diyen Cumhuriyetçilere "Hayır, savaştan kaçmıyorum, sadece doğru yerde savaşmak istiyorum" diyebildi. Yani korkak bir Demokrat olmadığını kanıtladı.
Öte yandan Irak'ta kullanılan askeri gücü yavaş yavaş Afganistan'a yönlendirmek, finansal kriz nedeniyle zor durumda olan Amerikan ekonomisi açısından son derece pragmatik bir yöntem olacaktı.
Böylece yeni askeri harcamalar yapmadan, Obama yönetimi yaz başında Irak'tan çekilen 20 bin askerin Afganistan'a gitmesine karar verdi ve ülkedeki Amerikan gücü 70 bin civarına geldi.
Fakat zaman içinde evdeki hesabın pek de çarşıya uymadığı anlaşıldı. Yaz aylarında, hem Afganistan hem de Pakistan'da askeri durum son derece kötüye gitmeye başladı. Taliban güçleri her iki ülkede de Paştun topraklarında yaratmış oldukları "kurtarılmış bölgeleri" gittikçe genişlettiler. El Kaide bu bölgelerde cirit atar hale geldi. Taliban bölgesinde görev yapan Amerikan ve NATO askerleri sürekli olarak daha fazla kayıp vermeye başladı. Son olarak da Afganistan'daki seçimlerde büyük yolsuzluklar oldu ve Başkan Hamit Karzai ile Washington'un arası iyice açıldı. İşler böyle kötüye gitmeye başlayınca Afganistan'dan sorumlu Amerikalı komutan General McCrystal doğal olarak daha fazla asker istemek zorunda kaldı. Ve bu durum tabii ki Afganistan'a daha yeni 20 bin asker yollayan Obama yönetimini hiç de memnun etmedi. Beyaz Saray'da son günlerde yeni bir Afganistan stratejisi tartışılıyor ve Amerikan basını sürekli olarak bu konuyu konuşuyor.
Yağmurdan kaçarken...
Bu arada gerek Amerikan halkı, gerekse Kongre'deki Demokrat çoğunluk "Neden Afganistan'dayız?" sorusunu sorar oldu. Doğal olarak Irak'tan çıkarken, bu sefer Afganistan'da daha da derin bir bataklığa saplanmak istemiyorlar. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir şey bu. Amerikan basını ise daha şimdiden Afganistan için "Obama'nin Vietnam'ı" gibi çarpıcı manşetler atıyor. Hele dün 8 Amerikan askerinin Taliban tarafıdan öldürüldüğü kanlı saldırıdan sonra Obama üzerindeki baskının daha da artacağı şüphesiz. Taliban'ın bu son saldırısı, 10 Fransız askerinin öldürüldüğü 2008 Ağustos ayından bu yana NATO güçlerine karşı düzenlenen en kanlı saldırı.
Peki Obama ne yapacak? Eğer Obama yardımcısı Joe Biden'ı dinlerse daha fazla asker yollamayacak. Biden'a göre daha fazla asker yollamak yerine, daha sınırlı ve teknolojik anti-terörizm yöntemleri üzerinde durmak gerekiyor. Başkan yardımcısına göre Amerika, El Kaide ile Taliban arasındaki farkı yeterince anlamıyor ve gereksiz yere sürekli Taliban ile savaşıyor. Öte yandan, Obama eğer Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Savunma Bakanı Robert Gates'i dinlerse daha fazla asker yollama fikrine sıcak bakacak.
Clinton ve Gates'e göre sahada görev yapan Amerikalı komutan ne istiyorsa yapılmalı. Aksi takdirde hem askerlerin morali bozulacak, hem de Amerika bozguna uğradı ve çekiliyor izlenimi edinen Taliban ve El Kaide güçlenecek. Sonuç olarak Obama'yı başkanlığının en zor dış politika kararı bekliyor.