Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Obama ve kabinesi: Nerede değişim?

WASHINGTON

"Obama yönetiminde Obama'nın ekibine pek yer olmayacak galiba." İki yıldır Obama'nın dış politika takımında başdanışman olarak çalışan ve şu aralar görev bekleyen bir arkadaşım, hayal kırıklığını bu yarı şaka, yarı ciddi sözlerle dile getiriyordu geçenlerde. Hayal kırıklığının kaynağı tabii ki Obama'nın dış politika kabinesindeki isimler. Zaten bu aralar Washington'da siyasetle ilgilenen kiminle konuşsanız hemen aynı konular açılıyor: Obama neden dışişleri bakanı olarak Hillary Clinton'u seçti? Hani değişim gelecekti? Neden hep eski bildik isimler göreve geliyor? Neden savunma bakanı değişmiyor?
Köşe yazarları ve yorumcular arasında genel kanı Obama'nın siyaseten zekice hamleler yaptığı yönünde. Mesela Hillary Clinton'u ele alalım. Mantık basit: Dostlarınızı kendinize yakın tutun, ama düşmanlarınızı kendinize daha da yakın tutun. Yani Obama Clinton'u yanında tutarak daha rahat kontrol edecek. Dışarıda kalıp zarar vermesine engel olacak. Peki Hillary aptal ? Obama'ya bu kadar düşmansa, ona zarar vermeye bu kadar niyetli ise, neden Obama'nın tuzağına düştü? Cevap hemen hazır. Çünkü Hillary çok hırslıymış. Dışişleri bakanlığı gibi önemli bir göreve hayır diyememiş. Kusura bakmayın ama ben bu tezleri pek inandırıcı bulmuyorum.
Obama'nın dış politika kabinesi içeriye yönelik bu basit taktik hesaplar sonucu belirlenmedi. Obama şu anda gerçekçi olmaya ve ayağını yere sağlam basmaya çalışıyor. Zira Obama'nın seçimleri kazanması dünyada ve Amerika'da o kadar büyük beklentiler yarattı ki, herkes arka arkaya hemen radikal değişiklikler gelecek sandı. Oysa dünya şu anda son 80 yılın en zor ekonomik krizinden geçiyor. Küresel finans sistemi ciddi bir çöküş yaşıyor. İnsanlar radikal değişiklikten çok güven ve istikrar bekliyor. Obama'nın seçilmesi zaten son sekiz yılın fiyaskosuna verilen en ciddi ve radikal "değişim" mesajı oldu. Bundan daha fazlasını birden, hemen, aniden beklemek pek gerçekçi değil.

ABD zaten değişti
Yanlış anlamayın. Ben "Amerika öyle kolay kolay değişmez" diyenlerden değilim.Amerika tabii ki değişir. Zaten de değişti. Ama "Asıl radikal değişim Obama'nın seçilmesiyle yaşandı" diyorum. Bu seçimin ABD için ne kadar muazzam bir "devrim" niteliği taşıdığını doğru değerlendirmek gerekiyor. Belki halen pek farkında değiliz ama Amerika'nın başında artık bir siyah başkan var. Üstelik de bu siyah başkanın ismi "Johnny Smith" değil. Yani sıradan bir siyah politikacı değil seçilen.
Şöyle bir düşünüm. Tek kutuplu bir küresel düzende, tek küresel güç Amerika. Başkanlık sistemi ile yönetilen bu ABD imparatorluğunun başında, daha bundan iki yıl öncesine kadar kimsenin tanımadığı genç bir siyah politikacı var. Ve bu genç siyah politikacının adı Barack Hüseyin Obama. Bu yeni ve genç başkanın Müslüman olduğu dedikodularını bir kenar bırakın. Benim asıl bahsettiğim "Barack Hüseyin Obama" adının yarı cahil Amerikalı vatandaşın anlam dünyasında yarattığı çağrışımlar. Hâlâ Obama ve Osama isimlerini karıştıranlardan bahsediyorum. Veya Saddam Hüseyin ile Barack Hüseyin isimlerinin tesadüfi benzerliğine gönderme yapanlardan...
Sonuçta bu ülke 6 yıldır Osama ve Saddam Hüseyin konuşuyor. Bu ikisine karşı savaş açıldı. Ve tarihin cilvesi olarak 2008 ABD başkanlık seçimlerini, ismi Barack Hüseyin Obama olan siyah ve birçok kişinin Müslüman zannettiği biri kazandı. İşte Amerika'daki değişim bu. Obama da zaten bunun farkında ve o nedenle ayağını yere sağlam basmak istiyor . O nedenle Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Ulusal Güvenlik Danışmanı asker kökenli James Jones, Savunma Bakanı Cumhuriyetçi Robert Gates. Kendisine kızarak "Hani değişim, nerede değişim, niye sözünüzü tutmuyorsunuz" diye soranlara haklı olarak şu cevabı veriyor: "Değişimin kendisi benim."
İşte bütün bunlar nedeniyle Hillary Cinton, James Jones, Robert Gates gibi isimler aslında Obama'nın temsil ettiği değişimin emniyet sigortaları. Bu isimler Obama'nın seçilmesinin yarattığı devrimin daha rahat hazmedilmesini sağlayacak garantörler. Ayrıca şunu unutmayalım: Obama önümüzdeki iki yıl içinde dikkatinin çoğunu ekonomiye ayıracak. O nedenle tecrübeli isimlerin dış politika gemisinde kaptanlık yapması hiç de fena bir seçim sayılmaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA