WASHİNGTON
Barack Obama 20 Aralık 2009'da Başkanlık görevini devraldığında önünde Amerikan tarihinin belki de en zor dönemini bulacak. Bir yanda son 50 yılın en ciddi ekonomik ve finansal krizi. Batmakta olan bankalar, finans devleri, General Motors gibi sanayi kuruluşları, yükselen işsizlik ve gittikçe şişen bir bütçe açığı. Öte yandan, kötü gitmekte olan iki savaş. Irak'ta her an düşme riski olan bir hükümet, her gün artan ölü sayısı, ve aceleye getirilecek askeri çekilişinin yaratacağı riskler. İkinci savaş, yani Afganistan adeta bir kâbus. Irak'ın 2005'teki halini hatırlatan bir kaos ve fiyasko. Ortada ne doğru dürüst bir merkezi hükümet var, ne de herhangi bir umut ışığı. Bu feodal kan banyosunda kazanan tek unsur Taliban. Washington artık yavaş yavaş bu gerçeği görüp Taliban'la masaya oturmaya hazırlanıyor gibi.
Normal şartlarda bu sorunlardan herhangi biri bile yeni gelecek bir yönetimi ürkütmeye yeter. Ama bu karanlık ekonomi ve bitmeyen savaşlar tablosuna bir de İran'la ilişkileri, Arapİsrail cephesini, Pakistan'ın kritik durumunu, Rusya'nın yükselişini, NATO'nun Ukrayna ve Gürcistan politikasını, Kuzey Kore'nin nükleer silahını , Kongo ve Sudan'da her gün ölmekte olan yüzlerce insanı ekleyin. İşte size Beyaz Saray'da Barack Obama'nın aralık sonunda önüne gelecek dosyalardan sadece birkaçı.
Kritik tarih: 24 Nisan 2009
Bu öncelikli ve kriz teşkil eden sorunlar nedeniyle, ocak, şubat, mart ve nisanda, yani görevdeki ilk dört ayında, nefes almaya bile vakit bulamayacak Barack Obama yönetimi. Peki Türkiye bu tabloda nerede duruyor? Washington'un bu yoğun ilk dört aylık gündeminde Türkiye aradığı ilgi ve dikkati bulacak mı? Neden mi bu ilk dört ay üzerinde duruyorum? Çünkü Barack Obama 24 Nisan 2009'da, yani göreve geldikten sadece dört ay sonra, Ankara açısından çok hassas bir konuda karar vermek zorunda kalacak.
Bilindiği üzere, 24 Nisan bütün dünyadaki Ermeni cemaati açısından soykırımı anma günü. Her yıl Beyaz Saray bu günü anan bir mesaj yayınlar. Ancak bu mesajda ABD Başkanı Ankara ile kriz yaratmamak için " soykırım" (genocide) kelimesi yerine genelde " katliam" (massacre) kavramını kullanır.
Acaba Obama bu geleneğe sadık kalacak mı? Yoksa seçim kampanyası sırasında söz verdiği üzre "soykırım" yaşandığını kabul edecek mi? İşte bu hassas konu Ankara ve Washington arasındaki ilişkileri Obama yönetiminin hemen dördüncü ayında test edecek.
Sonuç olarak Beyaz Saray'dan gelecek bu 24 Nisan açıklaması, Amerikan Kongresi'nde daha sonra yaşanabilecek soykırım oylamasına oranla çok daha aciliyet teşkil eden bir mesele.
Bu nedenle, eğer Ankara 24 Nisan'da Obama yönetimiyle ilişkileri altüst edecek bir talihsizlik yaşamak istemiyorsa hemen şimdiden, yani yumurta kapıya gelmeden, bu ilk dört ay içinde ABD "gündemine girecek" bazı adımlar atmalıdır. Bu adımların ne yönde olması gerektiğini haftaya tartışacağız.