Yazı yarıladık; güz hazırlıklarına başladık bile. Yine de soranlar var: "Tatile çıkıyorum; ne okusam?"
"Okuyun da, ne isterseniz okuyun. Yeter ki okuyun" demek geliyor içimden. Yine de, gözden kaçıranlar için bir kitap önereyim. İncecik bir kitap. Kumlarda ya da bir ağaç gölgesinde bir solukta okuyup bitirirsiniz.
Tatilinizi zenginleştirerek.
***
Memet Fuat'ın bende çok ayrı, çok özel bir yeri var. İnsan olarak da, sanatçı olarak da, düşünür olarak da, eleştirmen olarak da her zaman büyük saygı duydum ona. Bugün üç-beş satır, üç-beş dize yazabiliyorsam, bunda Memet Fuat'ın payı olduğunu hep söylemişimdir. Yalnız bana mı, adlarını sıralamaya kalksam koca bir liste oluşturacak nice yazarlara, çevirmenlere olağanüstü emeği geçmiştir onun. Bir yazısında belirttiği gibi, kendisinden çok başkalarını gözetmiştir Memet Fuat. Bu yüzden kendi yazarlığını bilerek, isteyerek gölgelemiştir.
***
Çiçeği burnunda bir şairken, yazdıklarımın
Varlık'ta,
Yeditepe'de, daha sonraları
Pazar Postası'nda yayımlanması beni mutlu kılıyordu. Ama bu konuda en büyük mutluluğu Memet Fuat
Yeni Dergi şairleri arasına katılmamı istediğinde duymuştum.
Benim için önemli olan, şiirlerimin ya da kitabımın yayımlanıp yayımlanmaması değildi. Memet Fuat'ın değerlendirmesiydi.
Virgülün Başından Geçenler'i
İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür ile
Şeytanın Altınları izleyecekti. Tek perdelik oyunların yanı sıra,
Şişkolarla Sıskalar, Vietnam'a Sevgiler gibi çevirilerim de De Yayınları arasında çıkacaktı.
Anılarıma bakıyorum. Şunları yazmışım:
Yeni Dergi "bir okuldu. Memet Fuat bir öğretmendi. Öğrenmemiz gerekenleri
'dikte' etmiyordu. Kendi kendimize sorular sormamızı sağlıyordu. Bir duvarın arkasındaki yolları gösteriyordu. O yollardan dağlara vurmak bize kalmıştı artık.
"Kimimiz dağlara vurduk, kimimiz ovalara, ormanlara. Kentlere, kalabalıkların ortasına. Ama
Yeni Dergi'den bu yana nereye gittimse, ne zaman iki satır karaladımsa, dönüp arkama baktım hep.
'Memet Fuat geldiğim bu yer için ne der? Şu yazdığımı beğenir mi acaba?' diye düşündüm."
***
Yayıncılık, editörlük yaptığı dönemlerde uzun süre tek kitabıyla,
Düşünceye Saygı'sıyla yetinmek zorunda kaldık. Yaşamının son yıllarında, geçmişin öcünü alırcasına arka arkaya kitaplar yazdı, yayımladı Memet Fuat. Anılar, denemeler, eleştiriler, derlemeler...
Ve romanlar.
Geçmişin
Yaşadığımız'ı yeniden günışığına çıktı.
Seni Deliler Gibi'yi okuduk. Arkasından son romanı
Adlin yayımlandı. Ölümünden sonra.
***
Memet Fuat bize nesnel olmayı öğretmişti. Yargı verirken kişisel duygulardan arınmayı.
Bunları yapmaya hep özen gösterdim.
Ama sözkonusu Memet Fuat'sa, ne yalan söyleyeyim, nesnel olamıyorum. İstesem de olamam zaten.
Adlin'i okurken de herhangi bir okur değildim. Kitapta anlatılanların bir bölümünü onun ağzından dinlemiş, bazı kişileri tanımış, olayların geçtiği yerleri görmüş biriydim.
Bu yüzden bir roman gibi okuyamadım kitabı.
Adlin bir "
kısa roman" olarak sunuluyor gerçi, ama roman mı, öykü mü, anı mı, bilemiyorum.
Yaşadığımız'ı,
Gölgede Kalan Yıllar'ı tamamlayan bir yapıt. Ne olursa olsun, bence bir başyapıt. Herkesin okuması gereken bir başyapıt.
***
Adlin kısacık bir anlatı. 86 küçük sayfa. Ama bir dönemi, bir çevreyi o kadar renkli, o kadar ayrıntılı yansıtıyor, çeşitli kesimlerden birçok kişiyi
"tipler" olarak değil de,
"yaşayan karakterler" olarak öylesine başarıyla canlandırıyor ki, şaşırmamak elde değil.
Kitapta Memet Fuat'ın temel özellikleri hemen beliriyor: Su gibi akıp giden duru bir dil ve yalınlık.
Özentisiz, ustalık gösterilerinden uzak bu dil Memet Fuat'ın bütün yapıtlarında görülüyor zaten. Yalınlık da. Yalınlık peşinde koşarken yavanlığın tuzağına düşen yazarlar için basbayağı bir "
ders kitabı" Adlin .
Memet Fuat'ın öteki "
anlatı" larını,
Yaşadığımız'ı,
Seni Deliler Gibi'yi okumuş, sevmiştim. Ama en çok
Adlin'i sevdim. Onu hayran olduğum başka kısa anlatıların, sözgelimi
Carlos Fuentes'in Aura'sının yanına koydum.
Bu arada, büyük bir üzüntüye kapıldığımı da belirteyim. Keşke
Yaşadığımız'dan sonra romana ağırlık verseymiş Memet Fuat. Biraz olsun bencillik etseymiş. Başkaları için harcadığı vaktinin yarısını kendine ayırsaymış.
Kimbilir ne
Adlin'lerle zenginleşecektik.