Sevgili Onat Kutlar'ı yitireli 13 yıl olmuş. Onat'ı bu köşeye sığdırabilmek, onu anlatabilmek mümkün mü... 1940'larda başlayan "çocukluk arkadaşlığı" mız "ömür boyu dostluk" a dönüşmüştü.
Antep'in Kırkayak ya da Halkevi bahçesinde uzun uzun oturur, gençliğimizin edebiyat coşkusunu yaşardık. Cevat Özer, Mehmet Baz,
Fevzi Günenç, Oğuz Atalay'la birlikte.
İlk gerçek eleştirmenim de o olmuştu. Yeni şiirimi dinler, hiçbir şey yansıtmayan bir bakışla "Mükemmel" der geçerdi. Sonunda, sanırım 1957'de, "O Eski Bir Güvercindi" şiirimi okuyunca, "Hah," demişti, "şimdi kendi sesini buldun."
Benim için övgülerin en büyüğüydü bu.
Ölümünden çok kısa bir süre önce, Neslihan'a yazdığım şiirleri okumuş, hem beni, hem de Neslihan'ı kutlamıştı.
Konu Onat olunca, sanatından önce kişiliği, sıcaklığı, paylaştığımız kişisel, özel anılar geliyor aklıma.
Sanatı elbette tartışılmaz. Tek kitaba sığdırdığı öyküleriyle edebiyatımızın doruklarında yerini aldı. Şiirleri her okunuşta yeni duygulanmalar yarattı.
Kadıköy Gaziantepliler Derneği Başkanı Ali Zavar, Onat'ın ölüm günü için yayımladığı bildiride onun şu dizelerini aktarıyor:
"Diyor ki içimden bir ses / Beni yüreğinin üstüne bir mühür gibi koy / Çünkü ölümden daha güçlü bir sevgiye ihtiyacım var / Geçmişin selvi ağaçlarından, sönen yıldızın ışığından, / köşeyi dönerek kaybolan gençlikten / kurtulmaya ihtiyacım var. / Bir insan elinin sıcaklığına..."
Ne mühür gibi koyması, sevgili Onat, seni yüreklerimize mühür gibi kazıdık.
***
Yeni yıl önce takvimlerle gelir. Her yıl olduğu gibi, bu yıl da önce Atatürk'lü, sonra kedili takvimleri karıştırdım.
Kedili takvimlerde Giller'in rakibi yok.
Atatürk'lü takvimler ise neredeyse hep aynı. Bildiğimiz fotoğraflarla oluşturuluyor.
Bu yıl da öyle olmuş.
Biri dışında. Kamil Koç'un hazırlattığı duvar ve masa takvimlerinde, Atatürk odalarımıza efsane bir önder olarak değil, yaşayan bir insan olarak giriyor. Kumsalda ya da kanepede uzanırken, yurttaşlarıyla sohbet ederken, sigarasını tüttürürken...
Sıcaklığı duvardan ya da masadan çevreye yayılıyor hemen.
***
Bizde gençlik edebiyatına neredeyse aldırılmıyor. Çocuk edebiyatından sonraki ilk durak yetişkin edebiyatı...
Oysa gençlik edebiyatı ne kadar önemli... Basamakları sağlıklı çıkmak için.
Semih Gümüş'ün iki derlemesini bu yüzden sevinçle karşıladım. Günışığı Kitaplığı arasında yer alan "Dikkat! Kırılacak Eşya" ile "Ay'ı Boyamak" gençler için seçilmiş öykülerden oluşuyor. Memduh Şevket Esendal'dan Murat Yalçın'a uzanan bir yelpazeden 40 öykü.
Gençler zaman zaman soruyor: "Ne okuyalım?"
İşte size iki kitap.
***
Haftanın notlarını Grimm Kardeşler'in bir masalıyla bitireyim. Bir masalbulmacayla. Masalı anlatayım, bulmacayı çözmeyi size bırakayım.
Prenses gece odasında uyurken yüzüne değen bir solukla gözlerini açmış. Bir de bakmış ki, karşısında dünya yakışıklısı bir delikanlı.
Masallarda öyküler uzamaz. Kızla delikanlı birbirlerine tutulmuşlar o anda. Sabaha kadar ayrılmamışlar. Gün doğmadan hemen önce delikanlı fırlayıp gitmiş.
Ertesi gece de aynı şey olmuş. Delikanlı, karanlık basınca gelmiş, sabah olmadan kızın yanından ayrılmış.
Nice geceler sonra gizini açıklamış:
"Ben bir prensim. Büyücünün biri beni güle çevirdi. Şimdi sizin bahçenizdeki yüzlerce gülden biriyim. Sadece geceleri gerçek kimliğime bürünebiliyorum. Güneş doğmadan bahçenizdeki yerime dönmek zorundayım. Yoksa ölürüm."
Prenses, bu büyünün bozulup bozulamayacağını sormuş.
"Bozulabilir," demiş delikanlı. "Sabahleyin bahçeye inip güller arasında hangi gül olduğumu bir kerede bulabilirsen... Beni koparıp alacaksın. Ama benim yerime yanlışlıkla başka bir gül koparırsan, büyü sonsuza kadar bozulmaz, hep gül olarak kalırım."
Güneş doğmadan gitmiş yine.
Ortalık aydınlanınca prenses bahçeye inmiş. Güllere bakmış. Sonunda elini uzatıp bir gülü koparmış. Delikanlı, mutluluk içinde, karşısında belirmiş.
***
Masalı bulmaca sorusu izliyor: Kız, delikanlının hangi gül olduğunu nasıl anlamış?
Haftaya bırakmayayım yanıtı. Hemen vereyim:
Prenses bahçedeki güllere bakmış. Hepsinin üstünde çiy tanecikleri varmış. Bir gülün dışında. Delikanlı, bütün gece kızın odasında olduğu için sabaha karşı yağan çiyle ıslanmamış. Kupkuruymuş.
Herhalde mutluluğun gözyaşlarıyla sırılsıklam olmuştur sonradan.