Budapeşte'de 90 dakikası dolu tribünler önünde sanki resmi maç gibi ciddi oynanan bir karşılaşma izledik. İlk yarı iki takım da disiplinli ve kontrollü oynadı. Ayrıca karşılıklı pres de vardı. Bu görüntüde iki-üç yarım pozisyon bulabildik. Rakibin ise tehlikeleri sadece üç duran toptu. Bu da zaten bizim alışılmış rahatsızlığımız. İkinci yarının başında yine bir duran top sonrası Enes'le gereksiz penaltıya neden olduk ve skor dezavantajına düştük. Daha sonra kısa bir bölüm süren bizim baskımıza karşılık iki tehlikeli kontratak yaşadık. Sonra iki teknik direktör de bol sayıda oyuncu değişikliklerine gitti. Bizim takımda oyuna girenler, rakibin yaptığı değişikliklere göre çok daha kaliteli olunca son 20 dakika yoğun bir baskı kurduk. Önemli pozisyonlar da yakaladık ama beraberliği bulamadık.
Dün takımımızda mücadele etmeyen oyuncu yoktu. Ama kimse performans olarak vasatı aşamadı. Bana göre Samet Akaydın beklentilerin çok üstünde bir performans gösterdi. Benim, Milli Takımımız için senelerdir yeri geldikçe vurguladığım önemli bir konu var. Bizim oturmuş bir futbol ekolümüz yok. Bu rahatsızlığı en aza indirecek formül de kadro istikrarıdır. Biz ise yine senelerdir bu konuda tam tersini yapıyoruz. Buna dün Montella da eklendi… Bu kadar değişik 11'lerle kolektif yapı oluşturmak mümkün değil. O yüzden de hiçbir maçımızın garantisi olmadığını bilmemiz gerekiyor.