Aykut Kocaman'ın klasik derin alan savunmasını Galatasaray ancak 45. dakikada delebildi. Marcao'nun gereksiz yere yaptığı penaltıyı Muslera'nın kurtarması arkadaşlarına ciddi moral oldu. Penaltı kararı öncesi Epureanu'nun darbe gelmediği şakağına buz torbasını koyması tamamen tiyatroydu. İlk yarı bittiğinde topla oynama ile pas yüzdeleri şöyleydi: G.Saray: %74, 302 pas.. Başakşehir: %24, 104 pas.. Başakşehir topa bile dokunmamış.
Galatasaray sürekli kapalı savunmayı aşmak için sağa, sola, geriye, kanatlara pas yapmak zorunda kaldı. Saracchi ile Linnes çizgiye inen bindirmeler yapsalar da aldıkları topları etkili ortaya dönüştüremediler. Etebo-Taylan ikilisi rakibi karşılamada ve ikili mücadele kazanmakta başarılıydı ama araya atılacak final paslarında çabuk değildi. Arda-Emre Kılınç ikilisi kanatlarda topla buluşmalarına rağmen Başakşehir duvarını aşacak paslaşmaları yapamadı.
Başakşehirli oyuncular topa değmedikleri gibi taç ve köşe atışlarını geç kullanarak zamanı tüketmeye çalıştılar. Bu tür kapalı savunmaları dışarıdan atılacak şutlar, duran toplar ya da hızlı hücumlar çözer. Galatasaray 45. dakikada Donk'un mühendislik kokan isabetli pasına Onyekuru'nun ofsayta düşmeden yaptığı koşu sonrası kafa vuruşuyla golü buldu.
2. yarı Başakşehir kabuğundan çıkınca futbola benzer bir oyun ortaya çıktı. Galatasaray hızlı hücum şansını yakalarken Onyekuru da geniş alan bulmaya başladı. Arda ile Etebo'yu çıkarıp Belhanda ile Mısırlı Mohamed'i oyuna almak Terim'in yine akıllı hamlesiydi ve Galatasaray'ın daha etkili oynamasını, hücumda zenginlik kazanmasını sağladı. Belhanda'nın Başakşehir savunmasını çaresiz bırakan kornerinde Donk'un kafayla attığı gol G.Saray'ı rahatlattı. Donk galibiyete damga vurdu, Onyekuru ile Galatasaray hücum anlamında çabukluk, hızlılık ve skor yapmaya başladı.