Galatasaray Ujfalusi-Selçuk-Melo- Elmander'den oluşan muhteşem omurgasını yıllar sonra nihayet Maicon- Fernando-Ndiaye-Gomis'le yeniden oluşturdu. Fernando orta alanda Galatasaray'ın "Oyun kalbi ve şifresi" oldu. Brezilyalı yıldız, oyunu orta alanda radar gibi gözlemliyor, müthiş tecrübesi, yüksek tekniği, aklı, sakinliği ve etkili pas kullanmasıyla arkadaşlarını "Maestro" gibi yönetiyor. Galatasaraylı oyuncular rakip kaleye yerleşmeden önce topu Fernando'ya veriyorlar sonra pozisyon alıyorlar.
Galatasaraylı oyuncuların en büyük özelliği istekli, arzulu ve coşkulu oynamaları. Başta Belhanda olmak üzere oyuncular pas trafiğine girdiklerinde hemen herkes boş alana kaçıyor ve top istiyor. Bu yer değişimi, rakip takımın pozisyon almasını engelliyor. Galatasaray'da kimse, "burnu havada" davranmıyor, her oyuncu mütevazı davranış sergilerken, herkes birbirine yardım ediyor ve top rakibe geçtiğinde yine herkes savunmaya yardım etmek için geriye çabuk dönmeye özen gösteriyor.
Osmanlıspor'un gücü belki eskisi gibi değil ama Galatasaray'ın oyun ciddiyeti ve takım yardımlaşması üst düzeyde... Gomis'in ağları sarsan golüne imza atan Rodrigues iştahlı ve gönülden oynuyor. Sol taraf işlemediği için hücum kanadı olarak sağ tarafı kullanan Galatasaray'ı Rodrigues ataklara kaldırdı. Tudor'un serbest görev verdiği Tolga Ciğerci orta alana enerjik destek verirken kendisini aşan mükemmel bir gole imza attı. Ama gol sonrası Galatasaraylı oyuncularda 'Biz bu maçı kazandık' rehaveti oluşunca Osmanlıspor, Serdar Gürler ile morallendi ve Galatasaray'a önde baskı kurmaya başladı. Tudor oyuna müdahale etmeli ve öğrencilerine, "Topa basın, tempo yapmayın, mesafeleri uzatmayın" demeliydi. 15 dakikalık Osmanlı baskısında Galatasaray savunmasının başı bir hayli ağrıdı. Üçüncü gol gelmemiş olsaydı Galatasaray büyük sıkıntı yaşardı.