Galatasaray'ın saha içi felsefesi Türk Milli Takımı'nın Konya'da İzlanda'ya karşı oynadığı oyun tarzına benziyordu: 4-6-0.. Belli ki; Mustafa Denizli 4-6-0 oyun anlayışında Selçuk'un İzlanda'ya attığı gol gibi bir gole yatırım yapmıştı. Ama Lazio savunması ceza alanı önünde bu tür faulleri yapmadı. İlk yarı Galatasaraylı oyuncular topa daha çok hakim olurken Lazio'ya geniş alan vermedi. Saviç-Parolo-Matri üçlüsü önde Galatasaray savunmasına baskı yaparken diğer Laziolu oyuncular savunmalarını ve orta alanı boş bırakmadı. Selçuk, rakibin savunmasını kırmak için geriye sık gelip top almaya çalıştı. Galatasaraylı oyuncular iyi mücadele ediyor, topu yere indirerek oynamaya çalışıyor, Lazio kalesinin önün kadar geliyor ama final paslarında yeterince çoğalamadıkları için gol pozisyonu üretmekte çaresiz kalıyorlardı. Çünkü Podolski-Sneijder-Yasin üçlüsü balık ağına benzeyen Lazio savunmasını aşamıyorlardı. Galatasaray hep soldan atak yapmak istiyordu ama çabuk ve hızlı denilen Yasin bir pozisyonda bile Konko'yu çalımla geçemedi.
İkinci yarıda gök gürültüsüyle başlayan sağnak yağmur ayağa yerden pas oynamaya çalışan Galatasaraylı oyuncuların tüm dengesini alt üst etti. İstanbul'daki gibi Galatasaray yine duran toptan vuruldu. Parolo'nun Balta-Chedjou arasında attığı kafa golünün şoku bitmeden Anderson'la gelen ikinci gole Yasin'in verdiği cevap sadece Galatasaray tribünlerini sevindirdi o kadar..
Eğer oturup doğru konuşalım; Galatasaray bu turu İstanbul'da bırakmıştı. Denayer varken Denizli'nin Yasin'e gol pasını veren Sabri'yi oyundan çıkarması hataydı. Şaşırtmaya devam eden Donk'a uzun süre katlanmak ve topu kullanma becerisi yüksek Bilal'i düşünmemek çok yanlıştı.
Lazio belki iyi takım değil ama Anderson, Candereva, Saviç, Biglia, Parolo gibi bitirici ayakları var. Galatasaray'da Sneijder, Muslera, Podolski'den başka kaliteli oyuncu var mı? Yerli olarak Selçuk ön plana çıkıyor. Melo'nun ne kadar önemli olduğunu anladınız mı? Galatasaray'da saha içinde arkadaşlarını hareketlendirecek bir tane yürekli adam yok. Galatasaraylı oyuncular bu teslimiyetçi ruhtan kurtulamazlarsa "Avrupa'ya gitme hakkını" bile elde edemezler.. Sadece Muslera'yı alkışlıyorum..