Schalke zaferi sonrası Kayseri'de hem de gündüz maçında kazanmak Galatasaray adına çok kıymetli oldu.
Çünkü; son 7 haftada 5 galibiyet iki beraberlik alan ve hiç yenilmeyen Kayserispor deplasmanı kaza yapmaya uygun "Keskin viraj" gibiydi. Drogba, Sneijder, Eboue, Burak ve Melo mükemmel performans sergiledi.
Schalke'de 90 dakika sahada kalan 35'lik Drogba'nın alkışlanacak çalışkanlığı, fizik kalitesi ve teknik becerisi Mourinho'yu bile şaşırtmıştır. Drogba'nın nokta ortasında topu kafayla yumuşatan Selçuk'un pasında Sneijder'in attığı erken gol Galatasaray'ı zihinsel olarak rahatlattı. Sezon başından bu yana Galatasaray'ın bir deplasman maçında bu kadar istekli, etkili ve oyun, pas kalitesi yüksek bir maç oynadığına tanık olmadım. Bu olumlu değişimin bence dört nedeni var:
1-Shalke'yi evinde yenip çeyrek finale çıkmak Galatasaraylı oyuncuların takım olabilme konusunda aradıkları özgüveni sağlamış.
2-Drogba ile Sneijder'i takım nihayet kafaca kabul etmiş; birlikte oynama, anlaşma ve pas yapma konusunda fikir birliği oluşturulmuş.
3-Eboue ve Melo final haftalarına girerken verimli oynama konusunda geçen sezonki kimliklerine kavuşmuş.
4-Burak, Sneijder-Drogba ikilisiyle nasıl oynayacağı konusunda kafaca kendini disipline etmiş. Burak'ın attığı iki gole baktığımızda Drogba'nın nokta ortasını ve Melo'nun Sabri ile yaptığı duvar pası sonrası topu önüne mükemmel bırakışı dikkat çekiyor.
Galatasaray "takım ruhu"nu sahaya yansıtırken Drogba zekasını gücüyle birleştirdi. Melo, dikkatli, çalışkan ve iştahlıydı; savunmaya yardım etti, sıkışan oyunu açmak için ya dikine pas kullandı ya da topu ters yöne aktardı.
İki gol atan Burak da sürekli gol aramaktan yılmadı, yorulmadı.
İki dost Fatih Terim ile Jose Mourinho arasındaki "Satranç" mücadelesi erken başladı. Terim'in özel uçakla gidip Bernabeu'da çıplak gözle izlediği maçta Real Madrid Mallorca'ya 5 gol attı. Pastırma diyarına özel uçakla gelen Mourinho'nun bol bol not aldığı maçta Galatasaray renktaşı Kayseri'ye ikinci yarı inanılmaz pozisyonlar bulmasına rağmen 3 gol attı.