Ege 'nin ve İzmir'in futbolda nabzını tutan Yeni Asır Gazetesi, Karşıyaka-Göztepe derbisi için "Aydınlatın gecemizi. Kazanın kalbimizi. Futbolla, coşkuyla, dostça" şeklinde manşet atmıştı.
Kötü zeminde, aşırı rüzgarda oynanan derbiyi izlerken adeta azap çektim. İki takım da oynadıkları kısır futbolla ne kalbimizi kazandı ne de geceyi aydınlattı. Tribünlerdeki coşku muhteşemdi ama taraftarlar arasında yine nefret rüzgarları esti. Oysa resmi olarak 80 bin gerçekte 100 bin kişinin canlı izlediği şampiyonluk yarışı içeren Karşıyaka-Göztepe derbisinde genç bir gazeteci olarak görevliydim. Yarı yarıya tribünlerde rekabet de, dostluk da vardı. O günden bugüne, iki taraftar arasına nifak tohumlarını serpenleri lanetliyorum. Kötü oyunun baş mimarları futbolculardı. Bu kadar yetenekleri kısıtlı, yaratıcılığı olmayan, beceriksiz iki pas üst üste yapamayan oyuncu grubunu bir arada hiç görmedim. Derbide, Karşıyaka'dan Onur, Dalmat, Fatih Şen, Göztepe'den Halil, Furkan, Şamil ön plana çıktı. İki takım oyuncuları da birbirleriyle körü körüne didişmekten futbol oynayamadılar.
Karşıyaka , Onur'un aklı, çabukluğu ve müthiş çabası sonucu gelen golün üzerine yattı. Karşıyaka gibi zirveyi kovalayan bir takımın özellikle ilk yarı rüzgar altında bu kadar geriyi yaslanarak oynamasına şaşırdım. Zor günler geçiren, ancak Kemal Kılıç ile toparlanacağını düşündüğüm Göztepe, şuursuz baskıyla daha çok topa sahip olmasına rağmen Rodrigez'in şutu dışında pozisyon üretemedi.
Maçın sonlarında Ahmet Burak Solakel'in bomboş durumda kafa vurmaya çalışırken omzuyla kale sahası önünden auta attığı pozisyon beceriksizliğin tavan yaptığı andı. Maçın sonucunu yine Hamza'nın uzatmalarda kendi kalesine attığı golün belirlemesi sahadaki kör dövüşünün göstergesiydi.