Rakamları, seriyi artık herkes bilse de yine hatırlatalım: Galatasaray 23 Eylül'den beri galibiyeti unuttu, 6 maçtır kazanamıyor.
Peki; hastalık nerede? Teşhisi koymak için, geçen sezonun şampiyon kadrosunu hatırlayalım: Muslera - Eboue, Semih, Ujfalusi, Hakan Balta - Engin, Selçuk, Melo, Emre - Necati, Elmander...
Bu kadroda Riera 30, Baros da 28 maçta forma giymiş, takım Süper Final dahil, üç günde bir maç yapmıştı. Yukarıdaki 11'de 9 oyuncu (Riera eklenince 10 oluyor) 30 maç barajının üzerine çıkmıştı. Bu sezon Galatasaray kadro istikrarını yakalayamadı. Sakatlıklar, form durumundaki inişçıkışlar, yenilere 11'de yer arama gayreti Fatih Terim'i her maça farklı 11'le çıkmaya yöneltti.
İskelet kadronun oluşamaması yüzünden, futbolcuların birbiriyle oynama alışkanlığı kazanamaması Galatasaray'ın sahada dengeli, ritmi yerinde bir takım olmasını engelledi. Bir de araya milli maçlar girdi; Selçuk ve Hamit'in yaşadığı travmalar, Elmander'in sakat dönmesi, Eboue, Dany ve özellikle Muslera'nın uzun yolculukları fiziksel ve mental yıpranmaya yol açtı.
En büyük darbe Ujfalusi'nin sürpriz sakatlığı oldu. Çünkü Çek oyuncu sadece kaptan değil, liderdi. Üstelik savunmayı ve önündekileri sürekli uyarılarıyla yönetiyordu. Ama en önemlisi o agresif kişiliğiyle bazen takımın patlama gücüne erişmesini sağlayan faktördü. Galatasaray Ujfalusi'yi kaybederken saha içindeki dilini de yuttu. Son Cluj maçında Fatih Hoca takıma eliyle sürekli "Birbirinizle konuşun" işareti yapıyordu. Galatasaray, takım olarak konuşmuyor, herkes sisteme bağlı ama bireysel aklıyla oynamaya çalışıyor. Geçen sezon Galatasaray şampiyon olurken ortak akıl ön plandaydı.
Ayrıca futbolda vücut dili de önemlidir. Serbest atışlarda, köşe vuruşlarında şifreli işaretleşmeleri Galatasaray'da göremiyoruz. Oysa yine geçen sezon Riera, Melo ve Selçuk bunu başarıyla uyguluyorlardı.
Selçuk adil olmalı
Geçen sezon serbest vuruşlarda topun başına sadece Selçuk gidiyordu. Şimdi enflasyon var. Selçuk'un dışında Hamit, Emre, Burak da sık sık atışlara talip oluyor. Bu kararsızlığı Selçuk raconu keserek giderse de, futbolcular arasında küskünlüğe yol açtığını tribünden görebiliyoruz. Hamit'in topa gelişine sıcak bakmayan Selçuk, Burak hamle yaptığında vuruş noktasına göre yol veriyor.
Selçuk'a çok önemli bir uyarım var: Son derece kaliteli ve mükemmel bir insan. Milli Takım'da 'taktiksel' ifadesiyle geçiştirilen oynatılmayışına bütün renkler tepki koydu. Bu da herkes tarafından bir Alex gibi ne kadar sevildiğinin, takdir edildiğinin bir göstergesi. Bu sevgide, Selçuk'un karakterli ve adaletli oluşunun payı çok büyük. Selçuk, geçen sezon Galatasaray'ın şampiyonluğundaki baş mimarlardan biriydi. Sadece attığı gollerle değil, attırdıklarıyla da ön plana çıkmıştı. Asistleri adil dağıtıyordu. Lazio'nun hocası Petkoviç ile İzmir'de görüşmüştüm. Bana "Burak'ı çok istedim. Galatasaray'ın parasına karşılık veremedik. Kankası Selçuk'u da geçemedik" demişti. Burak geldikten sonra kefaletini üstlenmiş gibi görünen ve sorumluluk baskısını hisseden Selçuk pas dağıtımında adaletli olmak yerine, topla buluştuğunda gözleri Burak'ı arıyor. Selçuk, bu zorunluluktan kafaca kurtulur ve adil olursa Galatasaray'ın hücum bölgesindeki tüm oyuncular çok daha verimli hale gelir.