Futbolda şöyle bir cümle vardır, hiçbir zaman değişmez ve çok doğru bir cümledir; "Kaleci bir takımın yarısıdır. Eğer şampiyon olacaksan kalecin en az 5 veya 6 maçı kazandırmalıdır."
Bu cümleleri alın, dün akşamki Adana Demirspor-Galatasaray maçı nasıl oynandı, yoruma ne yazmak gerek sorusunun tam karşılığı. Fazla yoruma gerek yok. Maçın özeti, şu ana kadar yazd-ı ğım cümleler zaten. Bakın abartmıyorum, Galatasaray eğer şampiyon olacaksa Muslera'nın bunda payı çok fazladır. Öyle pozisyonlar kurtardı ki inanılır gibi değil
Bir defa özellikle ilk yarı Galatasaray hücumda fazla çoğalamadı. Hücum edemiyorsun, o zaman defansta niye çoğalamıyorsun? Çünkü rakibin geldiği bütün kontra toplarda ki bunun adedi 3 tane ilk yarı, hepsinde Muslera çıktı. Hatta kırmızı kart görme pahasına. Demek ki oyuna çok iyi konsantre, mesafeleri çok iyi ayarlıyor. Onun için de hep derim ki maçları televizyondan seyretmekle çıplak gözle izlemek çok farkladır. Çünkü Galatasaray takımı hücumdayken Galatasaray defansı ne yapıyor, kaleci ne yapıyor onu televizyondan göremiyorsunuz ama çıplak gözle görüyorsunuz ve bu maçın geleceği ne olur anlayabiliyorsunuz. Galatasaray iki farkı yakalayınca top gezdirmeye başladılar. 70'ten sonra da Adana Demir'de yorgunluklar başladı. Sarıkırmızılılar şampiyonluk yolunda büyük bir tehlikeyi atlattı. Bu tip maçlar şaka götürmez ama kadro derinliği, girenle çıkan hiç fark etmiyor. Bu da Okan Buruk'un elini güçlendiriyor. Allah var, Okan da bunu Türkiye'de maçlarda iyi kullandı.